Gelecekte Seks: Kimilerini Büyüleyecek, Kimilerini Rahatsız Edecek Tahminler
"Cinsellik özgürlükle ilgilidir; özgürlük ise insan olmanın özüdür." — bell hooks
Son birkaç yıl, hayatımızda birçok değişiklikle doluydu. Ve bu kaosun ortasında, ilişkilerimiz — kısa süreli flörtlerden “bir ömür boyu mutluluk” vaat eden bağlara kadar — ve seks teknolojisi sektörü, çoğumuzun tahmin edemeyeceği (belki The Simpsons hariç 😄) beklenmedik dönüşler yaşadı.
COVID-19 pandemisinin zorluklarını (büyük ölçüde) atlattığımıza ve bu “yeni normal”e alıştığımıza göre, artık hepimiz geleceğe bakıyoruz. Peki bu, hem kendimizle hem de başkalarıyla olan ilişkilerimiz için ne anlama geliyor?
Bu soruya bir cevap bulmak için, lüks seks oyuncağı markası LELO, fütürist Tom Cheesewright ve LELO’nun seks uzmanı ve sertifikalı terapisti Kate Moyle ile bir araya gelerek, seks ve ilişkilerin geleceğine dair taze bir rapor hazırladı. Mayıs ayında yayınlanan bu raporun adı biraz uzun: “A Futurist View into the Future of Love, Sex, and Relationships: LELO Report on Trends in the Following Decade” (Türkçesi: “Aşk, Seks ve İlişkilerin Geleceğine Fütürist Bir Bakış: Önümüzdeki On Yılın Trendleri Üzerine LELO Raporu”). Evet, isim biraz yorucu ama 15 sayfalık bu rapor, teknolojinin nasıl bağlantı kurduğumuzu, yakınlığı nasıl deneyimlediğimizi ve hem duygusal hem de fiziksel olarak nasıl haz aldığımızı yeniden şekillendirdiğine dair ilginç bir bakış sunuyor. 🚀
Ne dersin, bu konu üzerine biraz daha derinleşelim mi? 😊
Bir fütüristin seksi tahmin yöntemi
Bu raporu hazırlamak için Tom Cheesewright, “Senaryo Planlama”
(Scenario Planning) adlı bir yöntem kullandı. Bu yöntem, mevcut trendleri belirleyip geleceğe (bu durumda 50 yıl sonrasına) projekte etmeyi içeriyor. Böylece, bu trendlerin aynı hızda veya yoğunlukta olmasa da devam ettiği bir “temel senaryo” oluşturuluyor.
Ardından Cheesewright, bu temel senaryoyu üç farklı yöne “bükerek” her bir olası senaryoda seksin nasıl görünebileceğini hayal etti:
1. Dijital Sınırsızlık (Digital Unbound)
Bu senaryoda, günde 10 saatimizi “karma gerçeklik” (mixed reality) içinde geçirdiğimizi düşünün. Yapay zeka avatarları, arkadaşlarımız ve ailemizden neredeyse ayırt edilemez hale geliyor. Bu, “bağlantı” kurmanın yeni yollarını sunarken yalnızlık, izolasyon ve aşırı fantezi rol yapma gibi endişeleri de beraberinde getiriyor. 🤖💔
2. Doğal Güçler (Natural Forces)
Bu senaryo, teknolojinin aşırı kullanımına karşı bir tepki olarak, gerçek dünyadaki “kanlı canlı” ilişkilere yeniden odaklanmayı hayal ediyor. Empati, otantiklik ve el yapımı kişisel ürünler daha fazla değer kazanıyor. Yani, teknolojiye “biraz ara verelim” diyen bir dünya. 🌿❤️
3. Gelenekselciliğin Yeniden Yükselişi (Resurgent Traditionalism)
Bu senaryoda, toplumsal kaygılar ve politik değişimler, geleneksel cinsiyet rolleri ve ilişki yapılarının geri dönüşüne yol açıyor. Geçmişe duyulan “sahte bir nostalji” ile insanlar uzun vadeli, tek eşli ilişkilere ve aile kurmaya teşvik ediliyor. Hatta hükümetler bu tür yaşam tarzlarını desteklemek için teşvikler sunuyor. 🏡👩❤️👨
Cheesewright, bu üç senaryo üzerinden LELO’nun kendisine yönelttiği sorulara yanıt vermeye çalıştığını ve ardından bu yanıtları birleştirerek keşfedilmeye değer en ilginç olasılıkları bulduğunu söylüyor.
Ne dersin, bu senaryolardan hangisi sana daha yakın geliyor? Yoksa “benim senaryom bambaşka olurdu” mu diyorsun? 😄
Gelecek, seks ve ilişkiler için neler getiriyor?
Detaylara girmeden önce, bu konuda kendi araştırmamı yaptığımı ve birkaç uzmana ulaştığımı belirtmek isterim. Onların da bu konuya dair eklemek istedikleri bir şeyler olup olmadığını sordum. Bu, düşündürücü ve belki de sonsuza kadar sürebilecek bir tartışmaya dönüştü diyebilirim. 🤔
İşte LELO raporunun seks ve ilişkilerin geleceği için öngördükleri ve benim konuştuğum uzmanların söyledikleri:
Hazırsan, bu ilginç vizyonları birlikte keşfedelim! 🚀
Daha fazla partnerimiz olacak, ama önceki nesillerle aynı yaşta değil
Rapora göre (sayfa 6), günümüzün en genç, cinsel olarak aktif nesli daha az seks yapıyor ve daha az partnere sahip. Ancak Cheesewright ve LELO, 30’larımızda ve sonrasında daha “açık” bir yaşam tarzı benimseyeceğimizi öngörüyor.
Bu değişim, “uzatılmış ergenlik” (extended adolescence) trendine bağlanıyor. Evlilik ve ebeveynlik gibi dönüm noktalarının daha geç yaşlarda gerçekleşmesi, bu durumu şekillendiren en büyük etkenlerden biri. Bunun arkasında ise birkaç faktör var:
- Daha sağlıklı yaşam tarzlarına yönelen genç nesil,
- Ekonomik belirsizlikler (özellikle ev satın alma ve aile kurma zorlukları),
- Ve risk almaya karşı düşük tolerans.
Bu faktörler, çoğumuzun yerleşik bir hayata geçmek için daha uzun süre beklemesine neden oluyor.
Raporda, gençlik yıllarımızda yaşanan “panik halinde eşleşme” (frantic coupling) yerine, kendimize güven kazandıkça ve kim olduğumuzu daha iyi anladıkça, daha fazla partner deneyimini ilerleyen yaşlarda yaşayacağımız belirtiliyor. Bu, uzun vadeli bir partner arayışında olduğumuz 20’li yaşların sonlarında veya 30’lu yaşlarda gerçekleşebilir. Hatta önceki ilişkilerimizin sona ermesinden sonra, daha ileri yaşlarda bile bu durum yaşanabilir.
Yani, “gençlikte deli dolu yaşa” mottosu yerini “kendini bulduktan sonra keşfet” anlayışına bırakıyor gibi görünüyor. Ne dersin, bu trend sana mantıklı geliyor mu? 😊
Mevcut Partnerlerimizle Daha Az Seks Yapacağız
Şimdi şöyle bir durum var: Bitmek bilmeyen dikkat dağıtıcı şeyler, iş stresi ve dinlenmek için zaman yaratma çabası yüzünden partnerlerimizle seks yapmak, önceliklerimizin alt sıralarına düşebilir. 😅 Ama rapor diyor ki, bunun bir artısı olabilir: Seks daha az sıklıkla gerçekleştiğinde, olduğunda daha kıymetli hale gelebilir. Yani, “az ama öz” bir durum.
Uzman Görüşü: Carol Queen, Ph.D.
Good Vibes adlı seks oyuncağı mağazasının kadrolu seksoloğu Carol Queen, bu “seksin daha değerli hale gelmesi” fikrinin ancak duygusal olarak sağlıklı bir durumda ve ilişkilerimizde rıza öncelikli olduğunda mümkün olabileceğini söylüyor.
Queen, sosyal medyanın bu durumu nasıl etkilediği konusunda da ilginç bir noktaya değiniyor:
- Bazı araştırmacılar, sosyal medyanın duygusal becerilerimizi ve ilişkilerimizi olumsuz etkilediğini düşünüyor. Yani, Cheesewright’ın bu öngörüsü biraz sallantıda olabilir.
- Ama diğerleri bu görüşe katılmıyor.
Bir şey kesin: Artık birçok insan sosyal hayatını büyük ölçüde çevrimiçi yaşıyor. Yani, “DM’den yürüyen” bir nesil olduk desek yanlış olmaz. 😄
Farklı Değerler ve Faktörler
Queen ayrıca, seks sıklığını ve ona verilen değeri etkileyen tek faktörün bu olmadığını söylüyor. İnsanların farklı değerleri var ve bu gelecekte de değişmeyecek.
“Bu tahmin bana çok fazla belirsizlik içeriyor,” diyor Queen ve ekliyor:
- Seksin getirebileceği riskler,
- Bazı insanların seksi “eh işte” bulması,
- Seks ve duygusal yakınlık arasındaki karmaşık ilişki gibi konuların bu durumu etkilediğini belirtiyor.
Queen, kendi geçmişine (AFAB – doğumda kadın olarak atanmış) dayanarak bu konulara farklı bir açıdan baktığını da ifade ediyor.
Daha Fazla Sanal Seks Yapacağız
Hani şu klasikleşmiş hemşire ya da itfaiyeci rol yapma oyunları var ya, işte onların pabucu dama atılabilir. Rapora göre, teknoloji hayatımıza daha fazla entegre oldukça, “karma gerçeklik” (mixed reality) norm haline gelebilir. Şöyle düşün: Akıllı gözlükler ya da lensler sayesinde avatarlar ve yapay zeka, çevremize doğrudan yansıtılacak. Bu da bizi tamamen içine çeken, sınırsız olasılıklarla dolu bir deneyim sunacak. Yani, uzaylılar mı dersin, elfler mi? Hepsi mümkün! 👾🧝♀️
Bu kadar derin bir sanal gerçeklik, çevremizi ve hatta partnerlerimizi yeniden şekillendirme gibi yeni (ve belki de biraz “endişe verici”) olasılıkları da beraberinde getiriyor. Cheesewright bu konuda şöyle diyor:
“Bu teknolojilerle oyuncaklar, robotlar ve yapay zekalar etrafında karakterler oluşturabiliriz. Bu da çok fazla cazibe yaratacak.”
Yani, gelecekte işler bayağı ilginçleşecek gibi görünüyor. 😏
Cansız Nesnelerle Arkadaşlık Kurmaya Devam Edeceğiz
Rapora göre, robotların bilinç kazanacağı gibi bir durum öngörülmüyor (sayfa sekiz). Ama hayatı oldukça ikna edici bir şekilde taklit edebilecekleri düşünülüyor. Bu da robotlarla ilişkiler konusunda bazı etik soruları gündeme getiriyor. Çünkü bu tür ilişkiler, birini “eşit bir partner” yerine bir “nesne”ye indirgeme riskini taşıyor. 🤖
“Faydaları açık,” diyor seks ve yakınlık koçu Leah Carey; “Dokunma açlığını yatıştırmak, insanlara hem bağlantı hem de cinsel isteklerini ifade edebilecekleri bir alan sağlamak…” Ancak Carey, bu durumun bazı karmaşıklıkları da beraberinde getirdiğini kabul ediyor. Örneğin:
“Her zaman istekli bir partnerin varlığı, insanların rıza müzakeresi yapma becerisini zayıflatır mı?” diye soruyor.
Carey ayrıca, robotların insanların normalde ulaşamayacağı fetişleri keşfetmelerine olanak tanıyabileceğini, ancak bu tür senaryolarda güç dinamiklerinin doğası gereği dengesiz hale geldiğini de belirtiyor.
Gerçekçi Olmayan Beklentiler ve Zararlı İdealler
Etik kaygıların ötesinde, robotlarla ilişkiler, gerçekçi olmayan beklentiler yaratabilir ve hatta bunları teşvik edebilir. Özelleştirilebilir vücut şekilleri ve görünümleriyle robotlar, insan partnerler hakkında zararlı idealleri pekiştirebilir ve insanların “tehlikeli derecede aşırı fanteziler” gerçekleştirmesine olanak tanıyabilir. Bu da potansiyel olarak düzenleme gerektiren bir alan haline gelebilir.
Carey bu konuda şöyle diyor:
“Partnerinizin mükemmel fiziğini oluşturma yeteneği, kültürel güzellik standartlarını aşırı bir dereceye kadar pekiştirebilir. Ama beni daha çok endişelendiren başka bir olasılık var: Şişman insanlar için seçeneklerin tamamen ortadan kalkması.”
Carey, bu konuyu daha da açarak şunları ekliyor:
“İşimde, şişman bedenleri tercih eden ya da beden boyutuna karşı kayıtsız olan birçok insanla karşılaşıyorum. Ama bu o kadar kültürel olarak damgalanmış bir şey ki, bu insanlar genelde büyük beden bir fuck-buddy’ye sahipken, toplum içinde daha ‘kabul edilebilir’ bedenlere sahip insanlarla çıkıyorlar.”
“Şimdi, eğer büyük beden bir bedene duyulan arzu, gerçekçi bir robotla karşılanabilirse, bu insanlar daha da dışlanmış hale gelir. Açık olmak gerekirse,” diye ekliyor Carey, “karanlıkta fuck-buddy fenomeni zaten başlı başına büyük bir sorun; bu durum sadece işleri daha da kötüleştirir.”
Seks Oyuncakları Evrim Geçirecek
Sadece robotlar değil, rapor seks oyuncaklarının da büyük bir değişim geçireceğini öngörüyor. Bu oyuncaklar, daha doğal hissettiren ve hareket eden, sanal fantezilere yanıt veren ve partnerli sekse daha entegre hale gelen bir yapıya kavuşacak. Şu anda bile insanlar, VR’da gerçek hayattaki hisleri taklit etmek için bluetooth özellikli seks oyuncakları kullanıyor. 🎮✨
Cheesewright bu konuda şöyle yazıyor:
“Maddenin en küçük moleküllerini anlamamız, inanılmaz özelliklere sahip yeni malzemeler yaratmamıza olanak tanıyor, sadece görünüş ve his açısından değil, aynı zamanda hareket etme, şekil değiştirme ve enerji depolama yetenekleri açısından da. Bu, insan zevkine dair artan anlayışımızdan faydalanan geleceğin seks oyuncakları için sonsuz olasılıklar yaratıyor.”
Raporda ayrıca, daha fazla insanın yatak odasında seks oyuncakları kullanma konusundaki güvensizliklerini aşarak daha “özverili” bir cinsel davranışı benimseyeceği öngörülüyor.
Ancak seks ve yakınlık koçu Leah Carey, bunun tamamen kültürümüzün seks eğitimi konusundaki yaklaşımına bağlı olduğunu söylüyor. Carey şöyle açıklıyor:
“Eğer ‘Harika bir sevgilin varsa oyuncaklara gerek yok’ fikrini ortadan kaldırmak istiyorsak, insanların şu anda çoğunun sahip olmadığı bazı temel bilgileri anlaması gerekiyor: Yatak odasında ne istediklerini nasıl talep edeceklerini öğrenmek; partnerlerinin neyi tahrik edici bulduğunu gerçekten anlamak; dokunmayı vermek ve almak arasındaki farkı ve her ikisinin de amacını kavramak gibi.”
Bu Rapor Çok Şeyi Kapsıyor, Ama Önemli Detaylar Eksik
LELO’nun raporu oldukça kapsamlı, ama konu o kadar karmaşık ve çok yönlü ki, bazı önemli noktalar ya eksik ya da yüzeysel geçilmiş. İşte özellikle derinlemesine ele alınması gereken birkaç konu:
Üreme Hakları
“2022’de Roe v. Wade’in iptal edilmesinden sonra üreme hakları, kürtaj erişimi gibi konuların hiç bahsedilmemesi beni şaşırttı,” diyor seks gazetecisi, 101 Kinky Things Even You Can Do kitabının yazarı ve Making Magic podcast serisinin sunucusu Kate Sloan, Mashable’a. “Bu yasal değişikliklere karşı yeterli bir tepki ve geri dönüş olmazsa, önümüzdeki yıllarda rahmi olan herkes için hayat çok daha tehlikeli ve rahatsız edici hale gelecek.”
Sloan ayrıca, kadınların daha az seks yapıyor olmasının, üreme haklarının ellerinden alınmasının bir sonucu olabileceğini de belirtiyor.
LGBTQ+ Topluluğu
Sloan, raporun LGBTQ+ hakları ve kimliklerini tamamen göz ardı ettiğini vurguluyor. “Yıllar geçtikçe daha fazla insan queer ve trans olarak açılıyor, çünkü genel halk queer ya da trans olmanın ne anlama geldiğini daha fazla öğreniyor,” diyor. “Ancak, bu görünürlük daha fazla hak ya da koruma anlamına gelmedi. Queer ve trans bireyler hâlâ her gün ayrımcılık ve dışlanma ile karşı karşıya kalıyorlar… Bu, cinselliğin geleceğini etkiliyor, çünkü hepimiz istediğimiz cinsel hayatı yaşayamadığımız sürece, aslında hiçbirimiz gerçekten özgür değiliz.”
Seks İşçileri ve Cinsel Eğitim
Raporda ayrıca seks işçiliğinin devam eden suç sayılması ve damgalanması gibi konulara hiç değinilmemiş. Bu durumun cinsel haklar ve refah üzerinde geniş kapsamlı sonuçları var. Sloan, “SESTA/FOSTA gibi seks işçilerini ve porno endüstrisini hedef alan yasaların raporda hiç bahsedilmemesi beni şaşırttı,” diyor. “Bu tür puritan yasalar, cinsel kültürümüzü zaten büyük ölçüde etkiledi ve etmeye de devam edecek.”
Sloan, bu yasaların geri çekilmemesi durumunda, seks işçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının daha da güvencesiz hale geleceğini belirtiyor. Ayrıca, bu durumun pornodan cinsel eğitim içeriklerine, kink bilgilerine kadar birçok alanda bilgi ve eğlenceye erişimi azaltacağını da ekliyor.
“Sonuç olarak, daha az güvenli, daha az özgür ve cinsel anlamda daha az ifade edilebilir bir dünya ile karşı karşıya kalacağız,” diyor Sloan.
LELO’nun raporu, seks ve ilişkilerin geleceğine dair oldukça ilginç öngörüler sunuyor. Ancak üreme hakları, LGBTQ+ topluluğunun karşılaştığı zorluklar, seks işçilerinin durumu ve cinsel eğitimin eksiklikleri gibi önemli konuların göz ardı edilmesi, bu tartışmayı daha da derinleştirmemiz gerektiğini gösteriyor.
Peki, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Üreme haklarının kısıtlanması, LGBTQ+ bireylerin hak mücadelesi ya da seks işçiliği üzerindeki yasaların gelecekteki cinsel özgürlüklerimizi nasıl şekillendireceğini düşünüyorsunuz? Sizce bu eksik bırakılan noktalar, cinselliğin geleceğini nasıl etkiler?
Görüşlerinizi ve düşüncelerinizi yorumlarda paylaşarak bu tartışmaya katkıda bulunun! Belki de sizin fikirleriniz, bu konuların daha fazla gündeme gelmesine vesile olur. 💬✨