İlişkilerPsikoloji

İlişkide Diken Üstünde misin? Kurtulmanın 30 Yolu

İlişkide diken üstünde yürümek seni yordu mu? Partnerinin tepkilerinden korkmaktan ve sürekli kendini kontrol etmekten bıktıysan, bu 30 işareti ve çözüm yolunu keşfet.

İlişkide sürekli diken üstünde yürüyormuş gibi hissediyor ve ne yapacağını bilmiyor musun? İşte bu durumun işaretleri ve daha mutlu olmak için atabileceğin adımlar.

Birine âşık olduğunda kendini güvende, desteklenmiş ve anlaşıldığını hissetmelisin; sürekli diken üstünde yürüyor gibi değil.

Aşk, telefonun her çaldığında veya partnerinin ses tonu her değiştiğinde göğsünü sıkıştırmamalı. Aksine, nefesini tutuyor gibi değil, daha derin bir nefes alabiliyor gibi hissettirmeli.

Elbette hiçbir ilişki mükemmel değildir. Hepimizin yanlış anlaşılmaları, mod değişiklikleri ve ara sıra gürültülü kavgaları olur. Ama bir tartışmadan sonra bile, kendini bir sonraki duygusal patlamaya ramak kalmış gibi değil, hâlâ aynı takımda gibi hissetmelisin.

Peki ya her şey “yolunda” gibi görünürken bile kendini asla güvende hissetmiyorsan? Ya sürekli onun bir sonraki ruh hali değişimini bekliyor, her hareketini defalarca düşünüyor veya ortam sakinken mutlu olmak yerine rahatlıyorsan?

Bu normal değil. Bu, duygusal bir hayatta kalma modu.

Sponsor

İlişkide diken üstünde yürümek ne demek?

“Diken üstünde yürümek,” partnerini üzmekten o kadar korkarsın ki onun ruh haline, tepkilerine ve ses tonuna karşı aşırı dikkatli kesilirsin demek. Çünkü yapacağın en ufak bir hatanın bedeli duygusal olarak çok ağır gelebilir.

Onu sinirlendirmemek için kelimelerini özenle seçer, her adımını dikkatle atar ve sürekli kendini sorgularsın.

Şöyle bir düşün: Gerçekten dikenlerin üzerinde yürüyor olsan, yavaş ve temkinli hareket ederdin. En ufak bir yanlış adımın canını yakacağından korkardın.

Şimdi bunu her gün, sadece huzur bozulmasın diye duygusal olarak yaptığını hayal et. Yorucu, değil mi?

Bu sadece bir rahatsızlık değil, duygusal bir aşırı uyanıklık hali.

Kendini sürekli bir gerginlik işareti ararken, ani patlamalara karşı gardını alırken veya onun öngörülemeyen tepkilerinden korunmak için kendi davranışlarını değiştirirken bulabilirsin.

Bu genellikle, bir kişinin sana bir an şefkatli bir an zalimce davrandığı aralıklı pekiştirme denen duruma bağlı bir travma tepkisidir. Bu durum seni, onun sevgisini kazanmak veya gazabından kaçmak için çaresiz bırakır.

Kaynak: Dutton & Painter (1981) tarafından yapılan araştırma, ilişkilerdeki aralıklı istismarın “travmatik bağlanma”ya yol açtığını bulmuştur. Bu belirsizlik, duygusal bağımlılığı daha da artırır.

Partnerin bazen tatlı ve sevgi doludur. Bazen de aniden parlar, eleştirir, kendini geri çeker veya patlar. Sense neyi yanlış yaptığını çözmeye çalışırken kalakalırsın. Karşına onun hangi yüzünün çıkacağını asla bilemezsin.

Bu yüzden uyum sağlarsın. İhtiyaçlarını küçültürsün. Kelimelerini ölçüp biçersin. Nasıl davranacağına karar vermeden önce onun tepkisini beklersin.

Sponsor

Zamanla bu senin normalin haline gelir, ama değil.

Bu, duygusal tükenmişlik, korku ve kronik bir stres döngüsüdür. Araştırmalar, yakın ilişkilerdeki bu tür bir duygusal istikrarsızlığın, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) etkilerini taklit edebileceğini, seni kaygılı, gerçeklikten kopuk ve kendi doğrularından emin olamaz hale getirebileceğini gösteriyor.

Kaynak: Herman, J.L. (1992). Trauma and Recovery.

Bu durum senin “çok hassas” veya “aşırı tepkili” olmanla ilgili değil. Eğer kendini sürekli sansürlüyor, onun tepkisinden korkuyor veya “huzur bozulmasın” diye çatışmaktan kaçıyorsan, huzurlu bir ilişkide değilsin. Psikolojik olarak güvende olmadığın bir ilişki içindesin.

Ve senin akıl sağlığın, onun ruh halinden daha önemli.

Romantik ilişkinde diken üstünde yürümek

Sağlıklı bir ilişkide kendini duygusal olarak küçük değil, güvende hissetmelisin.

Doğru ilişki seni tamamlamak için değil; gelişimini, huzurunu ve kendine has tuhaflıklarını desteklemek için vardır. O ilişkinin içinde kendini paramparça olmasın diye cambazlık yapmak zorunda değil, rahatça gevşeyebiliyor gibi hissetmelisin.

Peki sen gerçekten bu rahatlığı ve güveni hissediyor musun? Yoksa her şeyi bir arada tutan yapıştırıcının sen olduğunu mu düşünüyorsun?

Kendini sevgi dolu, duygusal zekâsı yüksek ve düşünceli olarak gören insanlar bile, kendilerini yavaş yavaş öz değerlerini törpüleyen bir ilişkinin içinde parmak uçlarında yürürken bulabilirler.

Eğer daha önce acı verici ayrılıklar yaşadıysan veya duygusal olarak ihmal edildiysen, sinir sistemin ilişkilerde aşırı işlev göstermeye programlanmış olabilir. Yani “huzuru korumak” adına sürekli fazla düşünür, fazla telafi eder veya fazla verici olursun. Bu aşk değil. Bu, romantik bir filtreyle gizlenmiş bir hayatta kalma mücadelesi.

İşin en aldatıcı yanı ne biliyor musun? Bu durum genellikle dışarıdan toksik görünmez.

Bağırış çağırış, aldatma, hatta belki bariz bir zulüm bile yoktur. Ama bedenin yine de bilir. Gergin, endişeli ve yorgun hissedersin… Ve sürekli bunun senin hatan olup olmadığını sorgularsın.

İşte bir ilişkide diken üstünde yürümek genellikle böyledir. Sinsidir. Yavaş yavaş sızar. Ve yuvan gibi hissetmen gereken bir şeyin içindeki tüm neşeyi yavaşça emer.

İlişkide Diken Üstünde Yürüdüğünü Gösteren En Net İşaretler

Bir ilişkide diken üstünde yürümenin getirdiği o duygusal bataklığa saplandığında, bunu her zaman bir anda fark etmezsin. Sinsice gelir. Başta sadece “anlayışlı olmak” veya “onu üzmek istememek” gibi gelir. Ama zamanla bu parmak ucunda yürüme hali, hiç istemediğin bir kişilik özelliğine dönüşür.

Deli gibi âşıkken, aşk adına her şeyi üstlenmek, huzuru korumak için çok çabalamak, çatışmadan kaçmak veya partnerinin ruh halini sürekli idare etmek kolaydır. Ama aşk, maaşının “bugün azar işitmedim” olduğu tam zamanlı bir iş gibi olmamalı.

Sponsor

Eğer aşağıdaki işaretlerden birkaçından fazlası sana tanıdık geliyorsa, ilişkinin duygusal olarak ne kadar güvenli olduğunu ve seni besleyen mi yoksa yavaş yavaş benliğini tüketen bir ilişki mi olduğunu düşünme zamanı gelmiş demektir.

1. Her şey sakinken sevinç değil, rahatlama hissediyorsun

Huzuru kutlamıyorsun, sadece fırtına henüz kopmadığı için şükrediyorsun. O anlık sakinlik sana güven vermiyor; sadece gerilimin geri dönmesinden önceki kısa bir mola gibi geliyor.

Bu sürekli düşük seviyeli kaygı, enerjini tüketen ve ilişkideki neşeni çalan devasa bir duygusal yüktür.

2. Sürekli onun modunu tarıyorsun

Nasıl bir gün geçireceğini anlamak için yüz ifadelerini, ses tonunu, hatta kapıyı nasıl kapattığını okumaya çalışıyorsun. Bu farkındalık değil, aşırı uyanıklık hali.

Sürekli tetikte olmak, sinir sistemini kronik bir stres ve yorgunluk durumuna sokar.

3. Söyleyeceklerini önceden prova ediyorsun

En küçük şeyler için bile. Sanki bir sahne performansına çıkacakmış gibi tonunu, kelimelerini ve zamanlamanı zihninde hazırlıyorsun.

kendini özgürce ifade etmek yerine, bir tepkiyle karşılaşmamak için kelimelerini dikkatle hesaplıyorsun. Bu, her sohbeti yüksek riskli bir duruma dönüştürür.

4. Ne yaptığını bilmesen bile özür diliyorsun

Neyin gerginliği tetiklediğinden emin olmasan bile, sırf ortamı yumuşatmak için “Özür dilerim” dediğini fark ediyorsun.

Onun duygularının sorumluluğunu üstlenmeye başlıyorsun, bu da seni kendi ihtiyaçlarını bastırmaya şartlandırıyor. Bu, senin her zaman hatalı olduğun eşitsiz bir duygusal dinamik yaratır.

5. Arkadaşlarına veya ailene onun davranışlarını haklı çıkarmaya çalışıyorsun

Onun ani parlamalarını, surat asmalarını veya kötü ruh hallerini önemsiz gibi gösteriyorsun. “Sadece stresli” veya “Aslında öyle demek istemedi” gibi şeyler söylüyorsun.

Aslında sadece onu savunmuyorsun, aynı zamanda kendi kurduğun ilişki versiyonunun başkalarının gözü önünde yıkılmasını engellemeye çalışıyorsun.

6. Sürekli ince bir buz üzerinde yürüyor gibi hissediyorsun

Ne zaman nazik olacağını ne zaman patlayacağını bilememek seni duygusal olarak dondurur. Sürekli bir sonraki patlamaya karşı hazırlıklısın, bu da rahatlamanı imkânsız kılar.

En çok zarar veren de bu belirsizliktir; seni her zaman en kötüsünü beklemeye şartlar.

Kaynak: Dutton & Painter’ın (1981) aralıklı pekiştirme üzerine yaptığı çalışma, sevgi ve öfkedeki bu belirsizliğin travmatik bağları güçlendirdiğini ve insanların toksik ilişkilerde daha uzun süre kalmasına neden olduğunu göstermiştir.

7. Tartışma çıkmasın diye fikirlerini kendine saklıyorsun

Bir konuda gerçekten güçlü hislerin olsa bile sessiz kalıyorsun. Kendini “Kavgaya değmez” diye ikna ediyorsun. Zamanla bu sessizlik bir alışkanlığa dönüşür ve korkusuzca kendi doğrularını söylemenin nasıl bir his olduğunu unutmaya başlarsın.

Sponsor

8. “Fazla” olmaktan korkuyorsun

Fazla muhtaç. Fazla duygusal. Fazla hassas. Sırf sevilmesi daha kolay biri gibi görünmek için kendini sürekli küçültüyorsun.

Sadece varlığınla onu üzmemeyi umarak hem ilişkide hem de kendi duygularının etrafında diken üstünde yürüyorsun.

9. Onun mutluluğundan kendini sorumlu hissediyorsun

Onu iyi bir ruh halinde tutmanın senin görevin olduğunu düşünüyorsun. Kendi eylemlerini, onu sinirlendirip sinirlendirmeyeceğine göre ayarlıyorsun.

Bu, senin sürekli verdiğin, onunsa aldığı zehirli bir dinamik yaratır ve seni duygusal olarak tüketir.

10. Artık ne istediğini bilmiyorsun

Çünkü tüm enerjin kendinle bağ kurmaya değil, onu idare etmeye gitmiş. Kendi tercihlerini, ihtiyaçlarını ve sınırlarını unutmuşsun. Kendi arzuların sana anlamsız, hatta bencilce gelmeye başlar.

11. Seni rahatsız eden konuları konuşmaktan kaçınıyorsun

Duygularını bastırmanın “sorun çıkarmaktan” daha iyi olduğuna kendini inandırırsın. Ama o söylenmeyen sözler zamanla nefrete dönüşür. Fiziksel olarak birlikteyken bile duygusal olarak kopmaya ve yalnız hissetmeye başlarsın.

12. Telefonun çaldığında endişeleniyorsun

Onun mesajlarını veya aramalarını heyecanla değil, korkuyla karşılıyorsun. Ekranında onun adını görünce midene bir kramp giriyor. İşte bu fiziksel tepki, bedeninin sana bir şeylerin güvenli olmadığını söyleme şekli.

13. Kendini sürekli fazlasıyla açıklıyorsun

Yanlış bir şey yapmamış olsan bile sürekli bahaneler sunuyor, gerekçeler üretiyor veya savunmaya geçiyorsun.

Anlaşılmayı hak etmen gerektiğini ve yanlış anlaşılmanın bir çatışmaya veya cezaya yol açabileceğinden korktuğunu hissediyorsun.

14. Onun yanında rahatlayamıyorsun

Sakin anlarda bile sinir sistemin tam olarak gevşemiyor. Her zaman biraz tetiktesin, bekliyorsun. Gardın asla tam olarak inmiyor ve sadece kendin olmak yerine rol yapıyor gibi hissediyorsun.

15. Sorunun kendin olduğuna inanıyorsun

O seni suçluyor ve sen de artık buna inanmaya başlamışsın. Duyguların geçerli olduğunda bile, fazla hassas veya fazla duygusal olduğun fikrini içselleştiriyorsun.

Bu tür kronik geçersiz kılma, zamanla öz saygını yerle bir eder.

Kaynak: Herman, J. (1992). Trauma and Recovery, tekrarlanan duygusal geçersiz kılmanın nasıl gerçeklikten kopmaya ve çarpık bir öz değer algısına yol açtığını açıklar.

16. Onun sevgisini kazanmaya çalışıyorsun

“Sadece şunu daha iyi yaparsam…” veya “Belki kendimde şunu değiştirirsem…” diye düşünüyorsun. Aşk, ödülü sadece onun sevgisi olan bir yarışma gibi hissettirmemeli.

Sevgi koşullu olduğunda, sırf seçilmeye devam etmek için kendinden vazgeçersin.

Sponsor

17. Öz saygın düştü

Eskiden kendine güvenen, dışa dönük, belki de eğlenceli biriydin. Şimdi her şeyi iki kez düşünüyorsun. Bu ilişkiden önceki kişi değilsin ve bu değişim bir büyüme değil, bir hayatta kalma mücadelesiydi.

18. Kendini soyutluyorsun

Belki de utandığın, yorulduğun veya kimsenin anlamayacağını düşündüğün için arkadaşlarınla dertleşmeyi bıraktın veya ailenden uzaklaştın. İzolasyon, duygusal bağımlılığı daha da derinleştirir.

19. Tartışmaları kafanda sürekli tekrar ediyorsun

Her kavgayı tekrar tekrar gözden geçiriyor, acaba engelleyebilir miydim, daha iyi ifade edebilir miydim veya tamamen kaçınabilir miydim diye düşünüyorsun.

Bu tür bir zihinsel geviş getirme (ruminasyon), bir travma tepkisidir ve beyninin korku ve kendini suçlama döngüsüne takılıp kaldığının bir işaretidir.

20. Tükendin ama gidemiyorsun

İlişkinin sana zarar verdiğini biliyorsun ama bitirme fikri de bir o kadar korkutucu geliyor. Sıkışmış, kafası karışmış ve bitkin hissediyorsun. İşte duygusal esaret böyle bir şeydir; korku seni acıya zincirler.

Kaynak: Patrick J. Carnes’ın travma bağı ve duygusal bağımlılık üzerine çalışmaları, insanların zararlı olduğunu bildikleri halde neden sağlıksız ilişkilerde kaldıklarını açıklar.

Eğer bu maddelerin çoğuna başını sallıyorsan, bu senin bozuk olduğunun değil, ilişkinde diken üstünde yürüdüğünün ve çok uzun zamandır güvensiz bir duygusal ortama uyum sağladığının bir işareti.

İlk adım suçlamak değil, farkına varmak. Bu döngüyü adlandırdığın an, yeniden kendini seçmeye başlayabilirsin.

İlişkide Diken Üstünde Yürümeyi Nasıl Bırakırsın?

Bir ilişkide huzuru korumak için o kadar çok parmak ucunda yürüdükten sonra, bunu yapmama fikri sana yabancı, hatta tehlikeli gelebilir. Ama duygusal güvenlik bir lüks değil; bir ilişkinin olmazsa olmazıdır. Ve bu seninle başlar.

İşte diken üstünde yürümeyi bırakıp duygusal alanını geri kazanman için ayakları yere basan, travma odaklı ve psikolojik olarak sağlam bazı yollar.

1. Bu durumu adlandır

Bu zinciri kırmanın ilk adımı, bunun sadece “ilişki stresi” olmadığını fark etmektir. Bu, benlik algını yavaş yavaş aşındıran bir duygusal istikrarsızlık dinamiğidir.

Buna “ilişkide diken üstünde yürümek,” “travmatik bağlanma” veya (eğer uygunsa) “duygusal istismar” adını koyarak, kimliğini içinde bulunduğun koşullardan ayırmaya başlarsın. Farkındalık sana güç verir.

2. Kendi gerçekliğinle yeniden bağ kur

Sürekli başkasının tepkisine karşı gardını alırken, kendi iç pusulan sessizleşir.

Duygularını sansürlemeden bir deftere yazmaya başla. Kendine sor: Ne hissediyorum? Neye ihtiyacım var? Bunu yüksek sesle söylersem ne olmasından korkuyorum?

Bu sorular, kendi gerçeğine geri dönmene yardımcı olur.

Sponsor

3. Bağlanma stilini anla

Eğer diken üstünde yürüdüğün ilişkilerde kalma eğilimindeysen, genellikle altta yatan bir bağlanma stili vardır; özellikle kaygılı veya güvensiz (düzensiz) bağlanma gibi.

Kendi stilini anlamak, neden terk edilmekten korktuğunu, neden aşırı uyum sağladığını veya duygusal kaosu neden tolere ettiğini anlamanı sağlar.

Kaynak: Bowlby, J. (1988). Attachment, Communication, and the Therapeutic Process, bağlanma teorisi, ilişkilerdeki duygusal tepkileri açıklamaya yardımcı olur.

4. Sadece fiziksel değil, duygusal sınırlar da koy

Sınırlar duvar değil, filtredir. “Onun modunu düzeltmek benim görevim değil” veya “Bu onu üzse bile benim de ihtiyaçlarım olabilir” gibi duygusal sınırlarla başla.

Gerçeğini sakince söyle. Kavgacı olmak zorunda değilsin, sadece tutarlı ol.

5. Rahatsız edici hislerle barış

Başkalarını memnun etmeye çalışan insanlar, genellikle huzuru korumayı sevgiyle karıştırır. Ama duygusal güvenlik, çatışmadan kaçınarak değil, onu saygılı bir şekilde yöneterek gelir.

Amaç rahatsızlığı ortadan kaldırmak değil. Ondan korkmayı bırakmak. Rahatsız edici duygularla, onları hemen düzeltmeye çalışmadan oturmayı pratik et.

6. Açık ve net iletişim kur

Onun tepkisinden korktuğunda ya sessiz kalmak ya da pasif-agresif davranmak kolaydır. Bunun yerine, ihtiyaçlarını belirtmek için “ben” dilini kullan.

Örneğin: “Konuşulmayan şeyler beni endişelendiriyor ve bunları konuşabilmemizi gerçekten çok isterim.” Sakin kal. Eğer o patlarsa, bu onun sorumluluğundadır.

7. Sinir sistemini sakinleştir

Bir ilişkide diken üstünde yürümek, savaş-kaç-don tepkini harekete geçirir. Bedenini sakinleştirmeye yardımcı olacak araçlar öğren: derin nefes, topraklanma egzersizleri, EMDR terapisi veya aşamalı kas gevşetme gibi somatik pratikler.

Bedenin kendini güvende hissetmediğinde net iletişim kuramazsın.

Kaynak: Van der Kolk, B. (2014). The Body Keeps the Score (Beden Kayıt Tutar) , travma bedende saklanır ve iyileşme genellikle oradan başlar.

8. Her şeyi sen üstlenmeyi bırak

Her duygusal pürüzü çözmek, onun ruh halini önceden tahmin etmek veya mutluluğunu mikro düzeyde yönetmek zorunda değilsin. Bu aşk değil, kendini yok etmektir.

İlişkide ne zaman çok fazla şey yaptığını fark etmeye başla ve nazikçe bırak. Karşındaki kişinin de sorumluluk alması için ona alan tanı; alır ya da almaz.

9. Dışarıdan destek al

Duygusal istismar, yalnızlıkta büyür. Bir terapistle, travma konusunda bilgili bir koçla veya seni yargılamayacak güvenilir bir arkadaşınla konuş.

Sponsor

Başkalarının sana sağlıklı dinamiklerin neye benzediğini göstermesine izin ver. Bu, kendi ilişkinde neyin eksik olduğunu görmene yardımcı olacaktır.

10. Ne zaman gitmen gerektiğini bil

Eğer sınırlar koymak öfkeye, manipülasyona veya cezalandırmaya yol açıyorsa, bu sadece bir iletişim sorunu değil, duygusal kontroldür.

Ve bazen yapabileceğin en sağlıklı şey onu düzeltmek değil, terk etmektir. Sen çok hassas değilsin. Sadece duygusal olarak küçülmek için yaratılmadın.

Nasıl sevilmen gerektiğini tahmin etmek zorunda olmadığın bir ilişkiyi hak ediyorsun. Huzurun kırılgan bir ateşkes gibi değil, doğal bir hal olduğu bir ilişkiyi. Diken üstünde yürümeyi bırakmayı öğrenmek sadece nasıl konuştuğunu değiştirmekle ilgili değil, neyi hak ettiğine dair inancını değiştirmekle ilgilidir.

Dikenlerin üstünden in, yemyeşil çimlere bas!

İlişkinin yürümesini gerçekten istediğinde, ilişkinin selameti için fedakârlıklar yapmaya başlamak kolaydır.

Ama fedakârlıklarla geçen haftalar aylara, aylarsa yıllara döndüğünde, aslında ilişkiyi daha iyi hale getirmediğini fark etmeye başlarsın.

Aslında ilişkiyi daha da kötüleştiriyorsun, çünkü partnerin aklından geçenleri asla bilemez ve sen kendini sinir bozucu bir yalanı yaşarken bulursun.

Aşkı zorla yürütmek ve ilişkinde sürekli diken üstünde yürümek yerine, sadece kendin ol ve partnerinin senin gerçekte kim olduğunu görmesine izin ver. Ve eğer mutlu değilsen, çekip git. Kalbindeki o kadar büyük sevgiyi, seni asla istediğin gibi sevmeyecek birine harcamak için çok fazlasın.


Bu işaretlerden hangileri sana tanıdık geldi? Kendi deneyimlerini ve düşüncelerini bizimle yorumlarda paylaş. Unutma, bu yolda yalnız değilsin! Yazının bir arkadaşına yardımcı olabileceğini düşünüyorsan, onunla paylaşmaktan çekinme.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün!