Okuduklarınızı Nasıl Hatırlarsınız: 11 Kanıtlanmış Adım
“Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım.” – Mustafa Kemal ATATÜRK
Okuduklarını Unutamayan İnsanların Sırrını Öğrenmek İster misin?
Sana basit ama güç verici bir gerçek anlatayım:
Kimse her şeyi hatırlamaz.
Evet, yanlış duymadın. Hatta müthiş okuyucular, her şeyi hatırlama gibi gereksiz bir fantezinin peşinden gitmeyi bilinçli olarak reddeder.
Peki, ne yaparlar?
Verimli okuyucular, kitapların içindeki en önemli bilgileri izole etme sanatını öğrenmiştir. Bu kadar basit bir yöntem sayesinde, gerçekten değerli olan fikirleri, bilgileri ve detayları akıllarında tutarlar.
Bir defa kritik bilgileri belirledikten sonra ise hafıza biliminden faydalanarak bu anahtar detayları uzun süreli hafızalarına zahmetsizce yerleştirirler.
En güzel tarafı?
Beyniniz, ezberlemeye çalışmadığınız yan bilgileri bile, birazdan paylaşacağım yöntemlerle kendiliğinden daha iyi hatırlayacak.
Herkes okuduklarından daha fazlasını hatırlayabilir, ve bu yazıda sana nasıl yapacağını göstereceğim.
Hazır mısın? 😊
Okuduklarını Hatırlayamıyor musun? İşte Sebebi
Okuduklarını hatırlamakta zorlanmanın arkasında birçok neden var.
Düşük kelime hazinesi, birçok kişinin anlama becerisini olumsuz etkiler.
Bazı insanlar okuma hedefleri koymaz ve kesintisiz, sürekli ve sessiz okuma (USS) için belirli bir zaman ayırmaz:
- Uninterrupted (Kesintisiz)
- Sustained (Sürekli)
- Silent (Sessiz)
- Reading (Okuma)
Diğer bir problem ise “hızlı okuma” gibi bilim dışı yöntemlere kapılmaktır. Subvokalizasyonu (içten okuma) durdurmaya çalışarak vakit kaybederler. Skimming (göz gezdirme) ve scanning (tarama) hakkında yanlış bilgilere inanırlar. Kimse onlara gerçekten hızlı okuma becerisinin ne gerektirdiğini söylememiştir.
Bunların hepsi değişmek üzere.
Şimdi.
Okuduklarını Hatırlama Rehberi: 11 Etkili Adım
Okuduklarını hatırlamakta zorlanıyorsan yalnız değilsin. Şimdi paylaşacağım adımlarla bu sorunu çözebilirsin. Merak etme, hepsini bir anda yapman gerekmiyor. Yavaş yavaş denemek bile fark yaratacak.
Bir tavsiye daha: Sadece söylediklerime güvenme. Kendi araştırmalarını da yap. Bunu şiddetle öneriyorum çünkü araştırmak öğrenmenin altın anahtarıdır. “Research” (araştırma) kelimesindeki “re” boşuna tekrar anlamına gelmiyor! 😉
Pandemi sırasında öğrencilerin kendi başlarına öğrenmek zorunda kalmalarının hafıza becerilerine nasıl zarar verdiğini gösteren birçok çalışma var. O dönemde aktif okuma ve araştırma alışkanlıkları geliştirenler ise hafızalarını kuvvetlendirmeyi başardı. Bu, öğrenmenin neden bir sorumluluk işi olduğunu gösteriyor.
Peki, en önemli ilke ne?
İçerik kral olabilir, ama bağlam tanrıdır.
Ne kadar çok bağlam yaratırsan, o kadar çok hatırlarsın. Şimdi gel, bu bağlamı nasıl genişleteceğini adım adım görelim. Hazır mısın? 😊
Birinci Adım: Ne Okuduğunu ve Neden Okuduğunu Bil
Birçok insan, okuduklarını hatırlayamamasının asıl sebebinin fazla pasif bir okuma şekli olduğunu fark etmez.
Roger Seip, Train Your Brain for Success kitabında, okuduğun materyalin türünü bilmenin zihinsel “vites” değiştirmeni sağladığını söylüyor. Okumaya başlamadan önce kendine şu iki basit soruyu sor:
- Ne okuyorum?
- Neden okuyorum?
Bu sorular sana basit gelebilir, ama dürüst ol bunları ne sıklıkla bilinçli bir şekilde soruyorsun? Hafızanı güçlendirmek için tüm yöntemleri bilsen bile, okuduğun şeyin neden önemli olduğunu ve hangi kategoriye girdiğini bilmezsen hatırlamak zor olacaktır.
Ama ne ve neden sorularını sorduğunda, zihnini doğru vitese takabilirsin.
Örneğin, bilimsel bir makale okuyorsam, karmaşık terimler, grafikler ve kafa karıştırıcı bulgularla uğraşmam gerektiğini bilirim. Bu durumda odaklanmamı artırmam ve gerektiğinde bazı bölümleri iki-üç kez okumam gerekebilir. Ayrıca, makaleyi sıkıcı bir dille yazan bilim insanlarına karşı zihinsel tutumumu da ayarlamam şart.
Mortimer Adler’ın önerdiği okuma “vitesleri” de sana yardımcı olabilir:
- Temel okuma
- Gözden geçirme okuması
- Analitik okuma
- Syntopik okuma (özetleme ve bağlantı kurma)
Anahtar Nokta: Okurken ne yaptığını ve neden yaptığını bilmek, önemli detayların daha net ve hızlı bir şekilde öne çıkmasını sağlar. Ayrıca, hangi bölümlere daha fazla araştırma yapman gerektiğini anlamana da yardımcı olur.
İkinci Adım: Okuduğun İçeriğe Derinlemesine Sorular Sor
Sorular sormak, okuma deneyimini sadece bir alışkanlıktan çıkarıp gerçek bir deneyim haline getirir.
Neden mi? Çünkü nörobilimci Eric Kandel’in 1970’lerde yaptığı araştırmalar, sinapsların deneyimle değiştiğini gösterdi. Yani beynini, sadece okuyan bir yapıdan okuduklarını hatırlayan bir yapıya dönüştürmek istiyorsan, okuma sürecini bir deneyim gibi yaşamalısın.
Bunu yapmanın en doğrudan yollarından biri, aktif bir şekilde soru sormaktır.
- Kim?
- Ne?
- Ne zaman?
- Nerede?
- Neden?
- Nasıl?
Bu klasik sorular Rönesans dönemi hafıza ustası Giordano Bruno tarafından bile kullanılıyordu. Ama dürüst olalım, sen bu soruları okurken ne kadar sık kullanıyorsun? Her sayfada bu basit soruları sorma alışkanlığı edinmeye başla.
Daha da ileri gidip okuduklarını hafızana iyice yerleştirmek için daha zorlayıcı sorular sorabilirsin:
- Yazarın amacı veya gündemi nedir?
- Yazar hangi otoriteye dayanıyor?
- Eğer bu doğruysa kim fayda sağlar?
- Hangi koşullarda bu doğru olmaz?
- Karşıt argüman nedir?
- Sonuçlar nelerdir? Bu doğruysa ne değişir?
Bu derinlemesine sorgulama tekniğini PhD yaparken sürekli kullandım ve inanılmaz faydasını gördüm.
Anahtar Nokta: Soruları sadece okurken değil, okumaya başlamadan önce ve bittikten sonra da sormak önemlidir. Özellikle okuma sonrası bu soruları gönüllü olarak sormak, aktif hatırlama sürecini tetikler ve hafıza oluşumu için harika bir yöntemdir.
Üçüncü Adım: Okuma Alışkanlığını “Prime” Zamanına Hazırla
Hiç priming terimini duydun mu? Bazıları buna “ön okuma” diyor, ama bu terim tam olarak bilimsel temellere oturmuyor.
Priming ya da ön okuma, hızlı okuma dünyasından gelen birkaç etkili teknikten biri. Kısaca, bir kitabı okumaya başlamadan önce bölümlerini gözden geçirme sürecidir. Her kitap farklı olduğu için uygulama şeklim de değişebiliyor, ama genellikle şu adımları izlerim:
- Arka kapak incelemesi
- Telif sayfası
- Dizin ve kaynakça
- İçindekiler
- Sonuç bölümü
- Giriş bölümü
- Görselleri ve diyagramları gözden geçirme
Peki, okumadan önce bu adımları neden atıyoruz?
Çünkü bilimsel araştırmalar bu yöntemin hafızayı desteklediğini gösteriyor. Yantis ve Meyer şöyle diyor:
“Anlam ve epizodik hafızada bağlamın, hız ve doğruluk üzerindeki etkileri iyi belgelenmiştir. Kelime tanıma ve sözcüksel kararlar, kişi daha önce anlam veya epizodik olarak ilgili materyallere maruz kalmışsa kolaylaşır.”
Yani priming, anlam ve deneyim hafızanı destekleyerek daha fazlasını hatırlamana yardımcı olur. Bu, bir mağazada beşinci reyonu aramadan önce mağazanın planına göz atmak gibi bir şey.
Açıkçası, priming yapmadan kitap okumam neredeyse imkânsız. Bu, kurgu kitaplar için bile geçerli. Her okuma deneyimini daha verimli ve keyifli hale getirmek için bu yöntemi mutlaka dene. 😊
Dördüncü Adım: Konuları Karıştırarak Okuma (Interleaving)
Hadi gel, biraz “farklı” bir şey yapalım. 😊 Çoğu okur, bir kitabı alıp baştan sona kadar kesintisiz okur, değil mi? Ama aslında bu büyük bir hata!
Çünkü araştırmalar gösteriyor ki, sık sık ara verip konular arasında geçiş yaparak okumak, beynimizin daha fazla bilgiye yer açmasını sağlıyor. Ne demek bu? Şöyle: Ben mesela genellikle 3 kitap birden okurum. Bir kitaptan bir bölüm, sonra diğerinden bir bölüm, böylece kitaplar arasında geçiş yaparım. Bu yöntemi uygularken beynin bir kitapla diğerini karşılaştırmaya başlar. Bu da hatırlama işini bir anda kolaylaştırır. 😎
Yana Weinstein ve arkadaşları, Understanding How We Learn kitabında konuyu harika bir şekilde açıklıyor. Doug Rohrer ise, bu yöntemle sadece daha fazla şey hatırlamadığımızı, aynı zamanda birbirine benzeyen şeyleri ayırt etmemizi sağladığını söylüyor. Yani konuları karıştırarak okurken, kafanda daha fazla bağlantı kuruluyor.
Hadi bunu bir de okuma ve çalışma programına uyarlayalım. Mesela, üç kitabı çalışman gerektiğini ve sınav için 3 günün olduğunu düşün:
- Birinci Gün: Kitap A, B ve C
- İkinci Gün: Kitap B, C ve A
- Üçüncü Gün: Kitap C, A ve B
İlk başta biraz garip gelebilir, ama inan bana, sırayla okumaktan çok daha etkili. Hem de hatırlama oranını ciddi şekilde artırıyor. Bunu bir dene, nasıl gittiğini bana anlatırsın! 😁
Beşinci Adım: Not Alırken Az, Çoktur
Çoğu okur, sürekli kalem sağa sola kayarken ya da sayfaları highlight yaparken zaman kaybeder. Hani, bu yöntemlerde tam anlamıyla yanlış bir şey yok ama aslında hiç de gerekli değiller.
Bir kitabı nasıl ezberlersin?
Benim kişisel kuralım şu: Her bölümde sadece 3-5 ana nokta alırım. Tabii, bir şey gerçekten çok önemliyse, bu sayıyı değiştirebilirim. Ama genelde plana sadık kalırım. 😅
Peki neden böyle yapıyorum? İşte açıklaması:
- Büyük detaylara odaklandıkça, en önemli kısımları ezberlemiş oluyorum.
- Priming sayesinde, bu önemli noktalar kitapların ana temasına daha kolay bağlanıyor.
- Interleaving (konuları karıştırarak okuma) sayesinde, bu büyük fikirleri okuduğum diğer kitaplarla kolayca ilişkilendiriyorum.
- Ayrıca, indeks kartları kullanmak, bu kartları fiziksel olarak yer değiştirebilmek gibi bir avantaj sağlıyor. Bu da interleaving yöntemini çok daha etkili hale getiriyor.
Bu yaklaşım sayesinde, neyi hangi sırayla ve hangi öncelikle ezberleyeceğimizi belirlemek oldukça kolaylaşıyor. Bu, zihninizi ve hafızanızı genişletmek için en güçlü tekniklerden birini uygulamak adına oldukça stratejik bir yol! 📚✨
Altıncı Adım: Hafıza Sarayı Ağı
Diyelim ki on kitap okudun ve not alma önerilerimi de uyguladın. Şimdi, gereken tüm bilgileri hafızana kazandırma zamanı. 🤯
Bir sürü mnemonik strateji var, ama favorim kesinlikle Hafıza Sarayı tekniği. Bu tekniği okuduklarına uygulamak mümkün, ama ben sana bu tekniği nasıl kullandığımı anlatayım. Çünkü işler ciddileştiğinde, bunu nasıl kullanmam gerektiğini çok iyi öğrendim.
Aynı anda birden fazla filozofun öğretilerini okumaya başladım ve tüm bu detaylarla başa çıkabilmek için her okuduğum filozof için bir Hafıza Sarayı oluşturdum. Mesela:
- Bir Aristoteles Hafıza Sarayı
- Bir George Bataille Hafıza Sarayı
- Bir Cicero Hafıza Sarayı
- Bir Jacques Derrida Hafıza Sarayı
- vs.
Bazı filozoflar için birden fazla Hafıza Sarayı bile oluşturmuş olabilirim. Bu durumda, Hafıza Sarayı’nı filozofa göre şekillendirir, ilk istasyona kitabın adını ezberlerdim.
Sonra, bu filozofları Hafıza Saraylarında “takip ederdim”, her birini bir “Bağlantı Figürü” olarak ele alarak. 🧠✨
Peki neden Hafıza Sarayı yöntemi, özellikle Alfabenin gücüne bu kadar odaklanıyor? Çünkü alfabe, hafızamız için en güçlü araçlardan biri ve bu yüzden Hafıza Saraylarımı bu şekilde ilişkilendiriyorum.
Ana Nokta: Bir “Bağlantı Figürü” kullanarak ana detayları ezberlemek, pasif okuma deneyimini derinlemesine bir deneyime dönüştürür.
Unutma: Bilimsel araştırmalar, okumayı deneyimsel hale getirdiğimizde daha fazla öğrenip daha iyi hatırladığımızı gösteriyor. 😉
Yedinci Adım: Çok Duyulu Bağlantılar
Okurken, özellikle Hafıza Sarayı gibi hafıza teknikleri kullanırken, deneyimsel yönü derinleştirmen çok önemli. 🤓 Ve bunu yapmanın en eğlenceli ve doğrudan yollarından biri de duyularını kullanmak. 🌟
Mesela, Aristoteles’in üç dostluk türünü hatırlamak istedim. Bunlardan biri “fayda dostluğu”, yani birbirinize hizmet ya da iyilik karşılığı bir şeyler yapıyorsunuz.
Bu detayı hızla hatırlamak için, Aristoteles ile bir arkadaşlık kurmayı hayal ettim, ama tabii ki onu bir tamirci üniformasıyla hayal ettim. 😄 Multisensory (çok duyulu) hale getirmek için şunları hayal ettim:
- Kinestetik (Hareketsel) – Elini sıkarken hissettiğim duygu
- Duyusal (Auditory) – Bir takas yaparken onun sesini duydum
- Görsel (Visual) – Üniformasındaki görüntüsü gözümde canlandı
- Duygusal (Emotional) – Gerçek arkadaşlık olmadığını hissettiğim biraz hüzünlü bir duygu
- Kavramsal (Conceptual) – Bu, Aristoteles’in bahsettiği üç dostluktan sadece biriydi
- Kokusal (Olfactory) – Üniformasında yağa dair bir koku hayal ettim
- Tat (Gustatory) – Yalnız başına yemeğini yerken hissettiği hüzünle birlikte, tadını aldım
- Mekansal (Spatial) – Boyunun nasıl olduğunu hayal ettim
Bu duyusal bağlantıların her birini sadece birkaç saniye boyunca gözden geçirmek, bu bilgiyi hızlıca hafızama kazandırdı. 📚💡
KAVECOGS formülünü kullanmak, bilgiyi hafızana hızlıca “daldırmanın” güçlü bir yoludur. Çünkü hafıza bilimcilerinin dediği gibi, bu süreç “elaboratif kodlama” denilen bir şeyle çalışır.
Ana Nokta: KAVECOGS formülünü tam olarak bu şekilde ya da bu sırayla kullanmak zorunda değilsin. Bu, benim kendim için geliştirdiğim bir yöntem ve bana çok iyi uyuyor. 😎
Ama sen de sana uygun olan duyusal bağlantıları kullanmak için zaman ayır. Sonra, bunları okurken ve hatırlarken alışkanlık haline getirmeye çalış. Bunu yaptıktan sonra, bana gerçekten minnettar kalacaksın! 🙌
Sekizinci Adım: Özetle ve Tartışarak Öğren
Şimdiye kadar okuduklarını daha iyi hatırlamayı öğrendin. Ama bu bilgiyi uzun vadeli bilgiye dönüştürmek için okuduklarını özetlemen gerekiyor. 📝
İşte bu, daha fazla hatırlamanın yoludur. Yalnızca anahtar noktaları ve terimleri tekrarlamak değil, aynı zamanda kendi kelimelerinle özetler oluşturmak!
En az 250-500 kelimelik bir özet yazmamız şart, ki bu gayet uygun bir miktar. Tam kitabı özetlemen gerekmez, zaten yukarıdaki tavsiyeleri takip ettiysen, kitabın her bir cümlesini yazmana gerek kalmaz. 😅
Ben genellikle özetlerimi el yazısıyla yazardım. Şanslıyım ki, araştırmalar kağıda not almanın, beyin faaliyetlerini artırdığını gösteriyor. Bu yüzden okuduklarımı hala oldukça iyi hatırlıyorum. 🧠💡
Özetledikten sonra yapman gereken bir diğer şey ise okuduklarını konuşmak.
Herkesin dinlemek için hazır bir arkadaş kitlesi olmadığını biliyorum. Ama yalnızca başkalarına anlatman gerekmiyor, okuduklarını kendi kendine ifade etmek bile faydalı. Yada benim gibi bir blog yazısına dönüştürebilirsin.
Mesela ben sıkça kendimle konuşurum. Bu, okuduğum materyali daha iyi hatırlamamı sağlıyor. 📢
Dokuzuncu Adım: Okuma Ortamını Optimize Et
Okumanın sadece ne okuduğunla değil, nerede okuduğunla da çok ilgisi var! Hani derler ya, “ortam her şeydir!” Gerçekten de doğru. Yani, nerede ve nasıl odaklanabileceğini bilmek, okuma sürecini çok daha verimli kılabilir.
Mesela ben, okumayı kafelerde, deniz kenarında ya da parklarda yapmayı çok seviyorum. Havanın güzel olduğu bir günde, doğanın sesleri arasında birkaç sayfa okumak bambaşka bir deneyim! Ayrıca yürüyerek okumak da favorilerim arasında. Hadi, biraz egzersiz yaparken okuma yapmamızı kim istemez? 😉🚶♂️(tavsiye değildir sonra bir yere çarpıp beni suçlamayın.)
Bir diğer keyifli yer ise yatak! Hadi, kabul edelim; bazen yatakta kitap okumak gibisi yok. Ama tabii, uyumamak için gerçekten biraz çaba göstermek gerek!
Farklı ortamlarda okumak için Zettelkasten tekniği de çok işime yarıyor. Bu tekniği hem pratik hem eğlenceli buluyorum. Kartlarım her zaman çantamda. Dışarıda bir yere gitsem bile, hemen kitapla ilgili fikirlerimi not almak için hazır oluyorum. 📝
Yani, ortamı senin için en uygun hale getirdiğinde, okuma çok daha verimli hale gelir. Denemek, keşfetmek ve sana en uygun olanı bulmak da bu yolculuğun bir parçası. O zaman, neden bu kadar sabırlı olalım? Okuma alışkanlıklarımızı kendimize göre özelleştirerek, her anın tadını çıkaralım!
Onuncu Adım: Farklı Türlerde Okuma Pratiği Yap
Okuma konusunda zorluk yaşayanlar genelde, okudukları şeyler arasında doğal bağlantılar kurmakta güçlük çekerler. Hani bir kitaba başladığında, “Bunu niye okudum ki?” dediğin anlar olur ya, işte bu tür bağlantılar kuramamak yüzünden oluyor!
Ama merak etme, bu durumu aşmak için sadece biraz çaba ve farklı türde okuma alışkanlığı gerekiyor. Tabii ki herkes her türden kitap okumak için zaman bulamayabiliyor. Ama küçük bir alışkanlıkla bile, okuma yelpazeni genişletmek mümkün.
Şimdi sana birkaç öneri vereyim,
- Kurgu ve kurgu dışı kitaplar arasında geçiş yap. Hem kurgu hem de kurgu dışı okumak, zihin açıcı olur.
- Kütüphaneleri keşfet! Haftada bir gün gazetelere, dergilere göz at. Bunlar güncel bilgi edinmenin harika yollarıdır.
- Bilimsel dergilere göz at. Ayda birkaç kez, ilginç bulduğun bir bilimsel dergiye göz atarak, farklı bakış açıları geliştirebilirsin.
- Şiir oku! Şiir, dilin ne kadar güçlü ve sanatsal bir biçimde kullanılabileceğini gösterir.
- Biyografiler oku. Özellikle akademik alanda tanınmış insanların hayatlarını okuyarak, nasıl okudukları ve çalıştıkları hakkında ipuçları alabilirsin.
- Dünyanın büyük dinlerini öğren. Farklı inançları anlamak, farklı düşünce tarzları geliştirmene yardımcı olur.
- Çocuk kitapları oku! Evet, evet! İçindeki çocuğu yaşatmak önemli, zaman zaman çocuk kitapları seni rahatlatabilir ve farklı bir bakış açısı kazandırabilir. 😄
- Felsefe kitaplarına göz at. Tarihin derin felsefi soruları, düşünce tarzını genişletir.
- benCahil.com oku.
Ben de, araştırmalarım ve eğitim hayatım için her ay bu aktiviteleri dengeli bir şekilde yapmaya çalışıyorum. Ve en güzel yanı, farklı türlerde okuma yaparak hafızanı ve zihinsel çevikliğini geliştiriyorsun.
Unutma, okuma türleri ne kadar çeşitli olursa, belleğini kullanma şeklin de o kadar güçlenir. Bu, öğrendiğin hafıza tekniklerinin her tür okuma türüyle uyum içinde olmasına yardımcı olur. Yani okumaya bir nevi mental egzersiz gibi bakabilirsin! 💪
O zaman, kitapların dünyasında biraz daha geniş adımlar atmaya ne dersin?
On Birinci Adım: Karakter Haritalaması
Şimdiye kadar sana daha çok kurgu dışı kitaplarla ilgili hatırlama teknikleri önerdim. Ama ya bir roman okuyor ve o romanın karakterlerini daha iyi hatırlamak istiyorsan? İşte burada karakter haritalama devreye giriyor! 🎯
Karakter haritalaması, özellikle kurgu kitapları okurken hafızanı güçlendirmek için harika bir yöntem. Ama nasıl yapabilirsin?
- Görsel harita oluştur. Karakterlerin gittiği yerleri, olayların geçtiği mekanları çizebilirsin. Elinle çizdiğin bir harita, beyninin görsel hafıza kısmını harekete geçirir.
- Özetle: Karakterlerin yolculuklarını ana hatlarıyla madde madde yazabilirsin. Bu, hikayenin temel olaylarını hatırlamanı kolaylaştırır.
Bunları yapmak, karakterin gelişimini daha derin bir şekilde anlamanı sağlar. Zaman içinde nasıl değiştiklerini, hangi olayların onları şekillendirdiğini daha iyi kavrayabilirsin.
Eğer bir seri okuyorsan, bu yöntem sana çok faydalı olur. Örneğin, üçüncü kitapta ilk kitaptan bir referans gördüğünde, “Aaa, evet!” diyebilirsin. Bu da karakter haritalaması sayesinde hafızanda yer etmiş küçük detaylardır.
Bunu yaparken, beyin otomatik olarak bazı küçük detayları hafızana kaydedebilir ama işin içine bilinçli hafızanı katman lazım. Yani karakter haritalaması, sadece gözlemlerini değil, aktif olarak hatırlamanı da sağlar. 🧠💡
Benim deneyimime göre, karakter haritalaması sadece kurgu için değil, kurgu dışı kitaplar için de çok faydalı. Örneğin, bir kitapta önemli bir kavramı zihninde canlandırırken de harita oluşturmak, kavramları daha etkili hatırlamana yardımcı olabilir.
Kısacası, karakter haritalama ile okumayı daha aktif bir hale getiriyorsun. Bu, okuduğun kitabı sadece geçici bir deneyim olmaktan çıkarıp uzun süre hafızanda tutmanı sağlar.
Hazır mısın? O zaman, bir kitap aç ve karakterlerini haritalamaya başla! 😎
Okumayı Hatırlamak = Bağlamını Genişletmek 📖🔑
Yolculuğumuzun sonuna geldik! Ama hatırlatmak gerekirse, burada öğrendiğimiz her şeyin temelinde bağlamını genişletmek var.
Bu, aslında tüm hafıza tekniklerinin kalbinde yatan gerçek. Ne kadar çok şey bilirsen, o kadar çok şey öğrenebilirsin. Çünkü hafıza, bir şeyi diğerine bağlamakla ilgili. Ve işte tam olarak bu bağlamda, bağlantılar kurmak, okuduğunu anlamanın ve hatırlamanın anahtarı.
Yani, bir anlamda şöyle diyebiliriz: Okuma, bir bağlantı kurma sürecidir. Bağlantı kurarak da kontekstini genişletiyorsun, bu da senin okuduklarını daha iyi anlamanı ve hatırlamanı sağlıyor.
Son tavsiyem şu olsun:
“Yıkayıp tekrar edin!” 🧼🔁
Bugün paylaştığım tüm adımları deneyin. Ve denemeye devam edin. Ne kadar çok kitapla bu teknikleri uygularsan, bağlamın o kadar büyür. Bu da, öğrenmenizi her geçen gün kolaylaştırır. Her gün biraz daha büyüyen bir öğrenici olacaksınız!
Ben bu okuma tekniklerini her gün kullanıyorum ve umarım sen de aynı şekilde fayda sağlarsın!
O zaman ne diyorsun? Hazır mısın? 📚🔥
Hadi, bu yolculuğa başla ve kitaplardan alacağın derin anlayışı keşfetmeye başla!