Felsefe

Biyolojide Amaç Dili: Kör Saatçi mi, Genetik Program mı?

Biyolojideki 'amaç' karmaşasını çözüyoruz! Darwin'in doğal seçilimi, Aristo'nun teleolojisi ve genetik programlar. Biyolojik amaçlar hakkında her şey!

Merhaba sevgili dostum! Bugün seninle, biyolojinin en kafa karıştırıcı ama bir o kadar da hayati sorularından birini konuşacağız: Canlılar bir amaç için mi var? Ya da daha doğrusu, “Böbreğin görevi nedir?” dediğimizde, bu görev tanımının ardında yatan büyük sır ne? Hazırlan, zira felsefe ile biyolojinin kol kola girdiği, akıcı, geyik muhabbeti tadında bir yolculuğa çıkıyoruz.

Teleoloji: Canlılardaki ‘Neden’ Sorununun Peşinde

Düşünsene, bir nehri incelerken kimse “Nehir denize ulaşmak için akıyor” demez, değil mi? Kayalar da durduk yere düşmek için var olmaz. Fizik ve kimya dünyasında her şey, bir önceki neden-sonuç ilişkisine, yani mekanik nedenselliğe dayanır. Ama biyolojiye gelince işin rengi hemen değişiyor. Birdenbire “kemikler vücudu desteklemek için var” ya da “bağışıklık sistemi vücudu korumak için enfeksiyonla savaşıyor” demeye başlıyoruz. İşte bu ‘için’ kelimesi, yani bir amaca, hedefe (Yunanca: telos) gönderme yapma hali, bilim ve felsefenin kesişim noktasında büyük bir kavramsal ikilem yaratıyor.

Amaç Dediğimiz Şeyin İki Yüzü: Dışsal ve İçsel

Burada kilit bir ayrım var: Amaç, dışsal (ekstrinsik) mı, yoksa içsel (intrinsik) mi? Çatalın amacı, insan niyetiyle belirlenmiş, yani yemek tutmak gibi dışarıdan yüklenmiş bir amaçtır. Ama biyolojideki teleolojik açıklamalar, organizmanın kendi içindeki o görünürdeki organizasyona, sanki o organizma kendi amacıymış gibi odaklanır. İşte tüm gerilim de buradan çıkıyor! Diğer bilimler amaç dilini dışlarken, biyolojide bu dil, canlı sistemlerin adaptif boyutunu yakalamak için vazgeçilmez bir hal alıyor. Bu, canlıların öylece fiziksel olayların toplamı olmadığını, kendine has, karmaşık ve kendini idame ettiren bir özelliğe sahip olduğunu gösteriyor.

Tarihe baktığımda görüyorum ki bu tartışma yeni değil. Biliyorsun, milattan önce yaşayan Aristo bile bu işe kafayı takmış. O, canlıların düzenli üremesi gibi rastlantısal olmayan olayları gözlemleyerek, amacın organizmanın kendi içinde, doğasında (immanent) olduğunu söylemiş. Mesela göz kapaklarının amacı, organizmanın varlığını korumaya hizmet etmektir Teleological Perspectives in Aristotle’s Biology (Chapter 6).

Ancak modern çağda işler karıştı. Paley’in ünlü saatçi benzetmesi (Teleomentalizm) ile amaç, zihinsel bir niyete bağlandı. Dedi ki, “Bir saatin karmaşıklığı nasıl ki akıllı bir saatçiyi gerektiriyorsa, göz gibi doğadaki karmaşık ‘tasarım’ da ilahi bir yaratıcıyı gerektirir.” Teleological argument. İşte modern bilimin başının belası olan da bu zihinsel, dışsal niyet çağrışımıdır!

Sponsor

Darwin Geldi, Paley’in Saatini Durdurdu

Peki bu amaç dilinden neden bu kadar korkuyoruz? Ernst Mayr gibi bilim insanları, teleolojik açıklamaları dört temel nedenden dolayı eleştiriyor:

  1. Yaşam Gücü (Vitalizm) İhtimali: Sanki organizmaya rehberlik eden özel, fiziksel olmayan bir “yaşam gücü” varmış gibi hissettirmesi.
  2. Geriye Doğru Nedensellik: Gelecekteki bir amacın, şimdiki durumu etkiliyormuş gibi görünmesi. (Düşünsene, gelecekteki sen, şimdiki hareketlerine neden oluyor!) The The Teleological Program. Ernst Mayr’s Teleonomy from Philosophy to Cybernetics (or Kant’s Revenge).
  3. Mekanik Nedensellikle Uyuşmazlık: Fizikte kabul gören neden-sonuç zincirine ters düşmesi.
  4. Zihinselcilik/Antropomorfizm: Olmayan bir yerde, yani biyolojik yapılara bilinçli bir akıl, niyet veya plan atfetme eğilimi.

Kafa Karıştıran Bilişsel Önyargımız

Özellikle sonuncu madde, yani antropomorfizm, bence en tehlikelisi. Bizim beynimiz, atalarımızdan kalan bir miras olarak, çevredeki gürültüde bile anlamlı desenler (patternicity) bulmaya programlı. Mesela ormanda bir hışırtı duyduğumuzda hemen “Biri beni planlayarak gözetliyor olmalı!” diye düşünürüz ki tehlikeden kaçabilelim. Bu hızlı niyet çıkarımı, bilimsel akıl yürütmeye girdiğinde, işleri yokuşa sürüyor ve bilimsel açıklamadan kaçmamıza (obscurantism) neden oluyor. Hatta evrimi, sanki bir hedefe doğru ilerleyen, planlı bir süreç gibi görme hatasına düşüyoruz The Biology and Evolution of the Three Psychological Tendencies to….

Darwinizm: Kör Saatçi ve Tasarımı Reddetmek

Peki bu karmaşayı kim çözdü? Tabii ki Charles Darwin. Doğal seçilim teorisi, Paley’in savını kökünden reddetti. Paley, rastgele süreçlerin tasarım izi gösteren bir şey üretemeyeceğini söylüyordu, ama Darwin yanıldığını gösterdi. Richard Dawkins’in dediği gibi, evrim bir “Kör Saatçi”nin işidir The Blind Watchmaker. Doğal seçilim, rastgele varyasyon üzerinde işleyen, ama kendisi rastgele olmayan kümülatif bir süreçtir. Yani karmaşıklık (mesela insan gözü) ileri görüş, planlama ya da nihai bir amaç olmadan da ortaya çıkabilir. Bu, karmaşık biyolojik yapıların zihinsel bir nedeni olmadığını kanıtladı ve teleolojiyi tamamen doğallaştırdı.

Çözüm: Teleonomi ve Programlanmış Amaç

Darwin’den sonra gelen yeni fikir birliği (Teleonaturalizm), amaç dilinin biyolojiden çıkarılamayacağını kabul etti, ancak onu sıkı bir şekilde doğal süreçlere dayandırdı. Ve işte sahneye yeni bir kahraman çıktı: Teleonomi.

Teleonomi: Amaç + Program = Doğalcı Amaç

Colin Pittendrigh 1958’de bu terimi tanıttı. Teleonomi, telos (amaç) ile nomos (yasa/program) kelimelerini birleştirir Teleonomy. Yani biyolojideki amaçlılık, evrimsel geçmişten, üreme başarısına adaptasyondan ve genetik veya sibernetik bir programın işleyişinden kaynaklanır. Örneğin, bir hayvanın göç etmesi veya vücut sıcaklığının sabit tutulması (homeostazis), geri bildirim döngüleri gibi önceden ayarlanmış programlarla açıklanır. Bu durumda, gelecekteki hedef, şimdiki eyleme neden olmuyor; tam tersi, hedef, mevcut mekanizmalar tarafından uygulanan önceden belirlenmiş bir durum veya program tarafından temsil ediliyor. Böylece Mayr’ın “geriye doğru nedensellik” itirazı da ortadan kalkıyor.

Peki, bu bize ne kazandırıyor? Düşünsene, vücudunun iç ortamı nasıl sabit kalıyor? Kan basıncın, sıcaklığın… Sistem biyolojisi sadece parçaların mekanik etkileşimlerini anlatır ama bütünleyici fizyoloji “Tüm bu mekanizmaların amacı, iç ortamın bütünlüğünü korumaktır” der. Teleoloji (ya da artık teleonomi) bize o en nihai “Neden?” sorusunun cevabını veriyor. Mekanizma ‘nasıl’ olduğunu anlatırken, amaç ‘neden’ olduğunu açıklıyor 20th WCP: Biological Teleology in Contemporary Science.

Fonksiyonun İki Farklı Tanımı: SE ve CR

Madem amaç dili kaçınılmaz ve faydalı, o zaman biyolojik fonksiyonu net tanımlamalıyız. İşte bu noktada felsefeciler iki büyük teori ortaya attı:

1. Nedensel Rol (Causal Role – CR) Teorisi

Bu teori ahistoriktir, yani geçmişe bakmaz. Robert Cummins tarafından geliştirilen CR, bir bileşenin fonksiyonunu, içinde bulunduğu daha büyük sistemin kapasitesine yaptığı fiili nedensel etki olarak tanımlar. Basitçe, “O anda ne işe yarıyor?” sorusuna cevap verir. Kalbin CR fonksiyonu, kanı dolaşım sistemine pompalamasıdır. Ama bir de ses çıkarması gibi başka nedensel etkileri de vardır. Sorun da burada başlar: CR, hangi etkinin adaptif (işlev) olduğunu, hangisinin tesadüfi bir yan etki (gürültü) olduğunu söyleyemez.

2. Seçilmiş Etki (Selected Effect – SE) Teorisi

İşte felsefi açıdan en sağlam duruş! Larry Wright tarafından resmileştirilen SE teorisi, etiyolojik (kökeni açıklayan) ve tarih bağımlıdır. Şunu söyler: “X’in görevi Z’dir, çünkü X orada, atalarının Z’yi yaparak üreme başarısına katkıda bulunması nedeniyle seçildiği için var oldu.” Are Biological Traits Explained by Their ‘Selected Effect’ Functions?

SE fonksiyonu, doğal seçilimi açıkça işin içine katarak en nihai “Neden var oldu?” sorusuna cevap verir. Bir organın düzgün çalışıp çalışmadığını (normatiflik) ancak bu teoriyle anlayabiliriz. Kalp kan pompalamazsa, arızalıdır, çünkü kan pompalamak onun seçilmiş fonksiyonudur. SE teorisinin en büyük gücü, bir özelliğin fonksiyonunun aynı zamanda onun varlığının da nedensel açıklaması olmasıdır. Böylece amaç (telos), evrimsel olarak verimli nedene dönüşmüş olur, teleolojinin doğallaştırılması da tamamlanır.

Sponsor

ENCODE Projesi Çıkmazı: Felsefe Biyolojiye Ne Kadar Gerekli?

Bu ayrım, güncel bir tartışmanın merkezinde yer aldı: ENCODE projesi, insan genomunun %80’inin “fonksiyonel” olduğunu iddia etti. Nasıl mı? Geniş ve ahistorik olan CR tanımını kullanarak. Yani “bir yere bağlanıyorsa veya kopyalanıyorsa, bir nedensel rolü vardır, o halde fonksiyondur” dediler. Evrimci biyologlar ise tam tersini söyledi: “Fonksiyon, doğal seçilimle geçmişte adaptasyon için seçilmiş olan roldür (SE). Diğerleri sadece yan etkidir.” Bu, genomun fonksiyonel kısmının çok daha küçük olduğu anlamına geliyordu. Gördün mü? Fonksiyonun tanımını seçmek, elimizdeki moleküler veriyi bile nasıl yorumlayacağımızı belirliyor! Distinguishing between “Function” and “Effect” in Genome Biology.

Sentez: Teleoloji ve Mekanizmanın El Sıkışması

Sonuç olarak, sevgili dostum, bu uzun ve derin tartışma bize tek bir şeyi gösteriyor: Biyoloji, parçalar ve amaçlar üzerine kurulu karmaşık bir sistem. Tek bir açıklama biçimi yetmiyor.

Ne mekanizmayı (Nasıl çalışır?) ne de teleolojiyi (Neden var oldu?) tamamen atamayız. Biyolojik açıklamanın tam olması için, organizmanın hem bir araç (mekanizma) hem de bir amaç (kendini koruma amacı) olarak ele alınması gerekiyor. Bu, teleo-mekanist strateji dediğimiz birleştirici bir bakış açısıdır Teleological Notions in Biology.

Üstelik, “Bu ne işe yarıyor?” diye sormak, bilim insanları için de müthiş bir bilişsel kestirme yol sağlıyor. Karmaşık mekanik detayları atlayıp doğrudan adaptif faydaya odaklanmak, yeni hipotezler oluşturmak ve araştırmayı hızlandırmak için harika bir araç.

Yani özetle, teleolojik dili bırakmak yok, ama onu Paley’in ilahi niyetinden çıkarıp, Darwin’in doğal seçilimi ve genetik programların yasalarına sıkı sıkıya bağlamak var. Unutma, biyolojinin dili karmaşık ama bu karmaşıklık, hayatın ta kendisinin bir yansıması. Sen de artık bu büyük felsefi tartışmanın tam ortasındasın! Bir sonraki bilim geyik muhabbetinde görüşmek üzere, kendine iyi bak.

Kriter Seçilmiş Etki (SE) Fonksiyonu Nedensel Rol (CR) Fonksiyonu
Birincil Odak Geçmişteki Seçilim ve Adaptasyon (Neden var oldu?) Şimdiki Kapasite ve Sistem Analizi (Nasıl çalışır?)
Etiyoloji Etiyolojik/Tarihsel Ahistorik/Sistemik
Tanım Esası Ataların uyumuna katkıda bulunan ve bu nedenle seçilen etki. Bileşenin, daha büyük sistemin kapasitesine yaptığı nedensel etki.
Normatiflik Doğru fonksiyon veya arıza iddialarını destekler. Sadece tanımlayıcıdır (gerçekte ne yaptığını söyler).
Uygulama Alanı Evrimsel Biyoloji, Genomik, Tıp Sistem Biyolojisi, Bütünleyici Fizyoloji

Bu derin konu hakkında senin de mutlaka kafanda sorular oluşmuştur. Sence canlılar gerçekten bir amaç için mi evriliyor? Yorumlarda düşüncelerini benimle paylaş! Bu bilimsel geyik muhabbetini arkadaşlarınla da paylaşmayı unutma.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün!