Psikoloji

Depresyon Hakkında Herkesin Bilmesi Gereken 5 Şey

“Depresyon, beynin daha fazla dayanamayacağını söyleme şeklidir.” — Andrew Solomon

Bak, depresyon dediğin şey, sadece bir “zihinsel durum” değil. Nasıl düşündüğün, ne hissettiğin ve vücudunun sana verdiği tepkiler bir araya geliyor ve depresyonu nasıl deneyimlediğini şekillendiriyor. Şimdi şunu düşün: Senin gibi biri, “Babam kötüydü, bu yüzden depresyondayım” dediğinde, bu doğru olabilir. Gerçekten de o travma, depresyonunu tetiklemiş olabilir. Ama, işin içine giren bir sürü başka faktör de var. Hani her şeyin sadece tek bir nedene dayanması mümkün mü?

Şimdi sana bir örnek vereyim: Belki babanın kötü davranışı senin depresyonunun ilk başladığı yerdi, tamam. Ama sonraki dönemlerdeki depresyon atakların başka şeylerden de etkilenmiş olabilir. Mesela bir boşanma, işindeki mutsuzluk ya da belki hayatta bir anlam eksikliği hissetmen… Bütün bunlar, depresyonunun başka yönlerini de tetikleyebilir.

Hadi gel, biraz daha derine inelim. Şimdi diyelim ki, depresyona girdiğinde hiçbir şey yapmak istemiyorsun. Bunu her zaman duyarsın ya: “Biraz pozitif düşün, geçer.” Ama buradaki kritik soru şu: Neden hep negatif düşünüyorsun? Beyninde bazı kimyasallar bozulmuş olabilir, ama bu sadece bir parça. Hangi ilişkiler, hangi deneyimler seni bu noktaya getirdi? Hani “sadece pozitif düşün” demek yerine, biraz daha köklü bir çözüm bulmak daha mantıklı değil mi?

İşin özü, depresyonu sadece tek bir nedene bağlamak zor. Çünkü bu hikayenin her bir parçası, bir bütün oluşturuyor. Senin de en iyi şekilde başa çıkman için bu parçaların hepsini daha esnek bir şekilde görmek gerek. Her şeyin bir araya geldiği bir bakış açısı, seni daha sağlıklı bir yere götürebilir.

İşte depresyon hakkında çoğu insanın pek konuşmadığı ama sizin veya sevdiklerinizin depresyonu hakkında daha dikkatli düşünmenize yardımcı olabilecek 5 şey.

1. Depresyon dediğimiz şey aslında tek bir şey değil.

Depresyonu genellikle bir hastalık gibi düşünürüz, ama aslında o bir sendrom, yani bir dizi farklı belirti. Herkesin depresyonu farklı şekillerde kendini gösterir, sadece “üzgün olmak” demek, çok dar bir bakış açısı olur.

Geçenlerde bir terapist arkadaşım bana anlatıyordu: “Bugün üç danışan gördüm, hepsi depresyon tanısı aldı ama her biri bambaşka bir durumda!” Birini düşün mesela: Ahmet, 66 yaşında ve başarılı bir işadamı. Dışarıdan bakınca her şey çok yolunda; harika bir evliliği var, işleri mükemmel, ama yıllardır içi boş, duygusal olarak donmuş gibi hissediyor. Kimse dışarıdan fark etmez, çünkü her şey normal görünüyor. Ama o içsel boşluk hissiyle sürekli mücadele ediyor.

Sonra Kayra var, 20 yaşında üniversite öğrencisi. Yatakta kalmak istiyor, çoğu gün uyanmakta bile zorlanıyor, kendini başarısız hissediyor ve sürekli yemek yiyor. O da depresyonu yaşarken çok yalnız hissediyor.

Bir diğer danışanım da Dilek, 35 yaşında yeni anne olmuş. Onun depresyonu farklı; üzgün hissetmiyor ama çok yorgun, kararsız, ve bazen kafasını toplayamıyor. Hatta ara sıra intihar düşünceleri aklına geliyor ama kimseyle paylaşamıyor. Dışarıdan bakınca her şey normal gibi, ama o içsel mücadeleyi kimseye gösteremiyor.

İşte, gördüğün gibi, depresyon aynı tanıya sahip olsa da, herkesin yaşadığı şey çok farklı. Yani, depresyon bir tanı ama onun arkasındaki deneyimler, semptomlar, hisler bambaşka olabiliyor. Kimi sadece üzüntü hissediyor, kimisi tamamen bir boşluk hissediyor, kimisi de neşesiz ama yorgun.

Bu yüzden, depresyonu sadece bir şey olarak görmek yerine, onun ne kadar çok yönlü ve kişiye özel bir şey olduğunu anlamak çok önemli. Ve unutma, eğer sen de böyle hissediyorsan, bu hislerin geçerli. Herkesin depresyonu farklı ve bu, kendini anlatmak ve anlamak açısından çok önemli. 😊

Depresyonla başa çıkmak, gerçekten büyük bir entelektüel alçakgönüllülük gerektirir.

Birçok doktor ve terapist, depresyonla mücadele eden hastalarına pek yardımcı olamaz. Çünkü, hastalarının depresyonunun nedenini bildiklerini ve bunu tedavi etmenin nasıl olduğunu düşündükleri için:

“Serotonin seviyelerin dengesiz, bu yüzden depresyondasın. Antidepresan kullanman gerek.”
“Çocukluğunda çözümlenmemiş travmalar var, bu yüzden depresyondasın ve yıllarca her hafta ebeveynlerinle ilgili konuşman lazım.”

Evet, beyin kimyası ve travma gibi şeyler, depresyon deneyimini derinden etkileyebilir. Ama sorun, birisinin -ister doktor, ister hasta- depresyonunun sadece bir görüş veya tedavi biçimi üzerine katı bir şekilde odaklanması.

Örneğin, travmanın kabul edilmesi ve üzerine çalışılması tabii ki depresyonla başa çıkmak için önemli. Ama bu tek odak haline gelip, diğer katkı sağlayan faktörleri – mesela düşünce biçimlerini, davranış kalıplarını, beyin kimyasını ya da diyeti – göz ardı etmek tehlikeli olur.

Kimse “işin içinde daha fazla şey var” cevabını sevmez ama çoğu zaman bu, doğru olanıdır. Ve buna alçakgönüllülükle yaklaşmak, depresyonla gerçek bir ilerleme kaydedebilmek için genellikle bir ön koşuldur.

Yani, depresyonun nedenini ya da tedavisini bildiğini iddia eden insanlardan (kendin dahil) çok dikkatli ol. Depresyonuna da olabildiğince esnek ve alçakgönüllü bir şekilde yaklaşmaya çalış.

2. Bileşik depresyon

Depresyon, ilk başta birçok farklı şeyle tetiklenebilir, ama depresyonu sürdürmenin en yaygın sebeplerinden biri, kişinin kendine depresyonda olduğu için yargılayıcı yaklaşması. Başka bir deyişle, depresyonda olmaktan dolayı daha da depresyona girmesi, ben buna “kompozit depresyon” diyorum.

Mesela, Melis’in hikayesi gibi: 32 yaşında, üç çocuk annesi. Üniversitedeyken depresyon yaşamış ama 20’li yaşlarının çoğunda ve 30’larının başında depresyondan uzak olmuş. Ancak, üçüncü çocuğunu doğurduktan sonra, anlam kaybı ve tam zamanlı anne olarak kimlik mücadelesi nedeniyle bir depresyon dönemi başladı.

Ancak Melis’in bu depresyon dönemini diğerlerinden ayıran şey, depresyonu üzerine çok düşünmesiydi. Kendini “depresyon hakkında sürekli düşünürken” buluyordu. Önceki depresyonunu çok sorgulayıp, onu daha iyi nasıl yönetmesi gerektiğini düşündü, depresyonunun çocuklarına geçmesinden endişe etti ve kendini “duygusal olarak erişilebilir” olamamakla suçluyordu (halbuki, bu konuda pek bir kanıt yoktu). Hatta depresyonunu atlatamadığını ve “daha güçlü olması gerektiğini” düşünerek sürekli kendini suçluyordu.

Bu şekilde düşünmek, Melis’in depresyonunu daha da derinleştirmişti. Çünkü depresyon sadece “üzüntü” değil, bir de üzerine yaşadığı suçluluk ve utanma duyguları vardı.

Bu durumu sürdüren üç yaygın zihinsel alışkanlık var:

Rumination (Tekrarlayıcı düşünme): Geçmişteki hatalar üzerinde fazla düşünme, olan biteni gereğinden fazla sorgulama. Bu genellikle suçluluk, utanç ve pişmanlıkla sonuçlanır.

Kendini eleştirme: Şu anki haliyle ilgili, genellikle olumsuz düşünceler. Yani mesela sabah yorgun uyanmışsın, hemen kendini suçluyorsun: “Gece geç yatmam yüzünden.” Çocukların okulda sıkıntı yapıyorsa, kendini kötü bir ebeveyn olarak görüyorsun. Depresyonu uzun sürüyorsa, “güçsüz” hissediyorsun. Kendini sürekli eleştirmek, özgüvenini, özsaygını ve becerini kaybetmene neden oluyor.

Endişelenme: Gelecek hakkında sürekli kötü senaryolar kurma. Geleceğe dair aşırı olumsuz düşünceler ve başkalarının seni nasıl düşündüğüne dair varsayımlar yapma. Endişe, depresyonla birleştiğinde daha da güçleniyor ve kişiyi olumsuz bilgiye aşırı duyarlı hale getiriyor.

Melis, sonunda depresyonundan kurtuldu ama bunu başarmak için başlangıçtaki tetikleyiciye odaklanmak yerine, kendine çok sert yaklaşan iç sesini değiştirmeye başladık. Bu zorlayıcıydı çünkü başlangıçta buna inanmakta zorlandı, ama bu da sorun değildi. Zamanla, kendi ile daha nazik ve gerçekçi bir şekilde konuşmayı başardı. Bu, ona biraz rahatlama sağladı ve böylece depresyonun daha derin sebeplerine odaklanabilmeye başladı.

Bir süre sonra, Melis’in enerjisi arttı ve günlük alışkanlıklarını yeniden kurmaya başladı. 15 dakika boyunca bahçeyle ilgilenmeye başladı, diyetini ve egzersizini düzeltmeye odaklandı. Küçük ama düzenli adımlarla, hayatına yeniden denetim kazandırmaya başladı.

Sonunda, hayatındaki eksikliklerin üzerine gitmeye başladıkça, sosyal hayatına da yeniden dahil oldu. Depresyona girdiğinde, çoğu insan gibi o da başkalarından uzaklaşıp yalnızlaşmıştı. Ama bu sefer yavaş yavaş güven kazandı ve “sosyal becerilerini kaybetmediğini” fark etti.

Sonuçta, Melis depresyonunu aştı ama bu, sadece kendi içindeki yargılayıcı sesle barışarak ve başkalarına açılarak mümkün oldu. Eğer depresyonunuzu ya da sevdiğiniz birinin depresyonunu iyileştirmek istiyorsanız, öncelikle depresyonu bir suçluluk kaynağı olarak görmekten kaçınmak çok önemli.

Yani, depresyonunuzu ya da başkalarının depresyonunu anlamaya çalışırken, her şeyin sebeplerini ve çözüm yollarını tam olarak bilemeyeceğinizi kabullenmek, en önemli adımdır.

3. Depresyonun yolları çift yönlüdür

Depresyonun yolları, iki yönlü bir trafik gibidir. Çoğu zaman, hastalık ve semptom arasındaki ilişkiyi şöyle düşünürüz:

Hastalık → Semptom

Mesela:

  • Soğuk algınlığı → Burun akıntısı
  • Bacak kırılması → Ağrı ve şişlik
  • Tıkanmış arter → Göğüs ağrısı

Bu dinamik doğru olsa da, hikaye her zaman bu kadar basit değildir.

Tip 2 diyabet örneğini düşünelim: İnsülin düzeninin bozulması iştah artışına sebep olabilir. Ancak, iştah artışı sağlıksız beslenmeye yol açar ve bu da insülin dengesizliğini daha kötü hale getirir.

Bu örnek gösteriyor ki sebep ve sonuç arasındaki çizgi bazen bulanıklaşır:

  • Alkolizmde aşırı içmek bir semptom mu, yoksa sebep mi?
  • Yüksek tansiyon kalp hastalığının sebebi mi, yoksa sonucu mu?

Cevap çoğu zaman ikisi de olabilir.

Hastalık → Semptomlar ve Semptomlar → Hastalıklar
Depresyon gibi birçok durumda, sebep ve sonuç arasındaki yol iki yönlüdür ve başlangıçtaki sebep her zaman depresyonu sürdüren şey olmayabilir.

Mesela:

  • Depresyon motivasyon eksikliğine mi yol açar, yoksa motivasyon eksikliği sizi depresyona mı iter?
  • Üzüntü depresyonu tetikler mi, yoksa depresyon üzüntüye mi yol açar?
  • Depresyon insanları yalnızlaştırır mı, yoksa yalnızlık depresyonu mu doğurur?

Yanıt Basit Değil: Çoğu Zaman Her İkisi de Doğru

Depresyonda neden ve sonuç karmaşık bir ilişki içindedir. Örneğin, bir danışanımın depresyonu travmatik bir olayla tetiklenmişti. Ancak yıllar içinde depresyonu sürdüren şey izolasyon ve hata yaptığında kendi üzerine aşırı gitme alışkanlığıydı. Başlangıçtaki travmayı “çözmek” ile tüm sorunların kendiliğinden düzeleceğine inanıyordu. Ancak travması aslında çoktan işlenmişti ve depresyonunun devam etmesinin temel nedenleri başkaydı.

Nedenler ve Semptomlar Esnektir
Sebep-sonuç ilişkisini düşünürken esnek olun. Çünkü depresyondaki birçok semptom aslında depresyonun bir sebebi haline gelmiş olabilir. Ve başlangıçtaki sebep artık önemli olmayabilir.

Bu yüzden, depresyonla başa çıkarken bir uzmandan destek almak çok değerlidir. Çünkü iyi bir terapist, depresyonunuzu kapsamlı ve açık bir şekilde anlamanıza yardımcı olur.

Unutmayın: Depresyon karmaşık bir yolculuktur ve bazen en büyük ilerlemeler, kendi düşünce kalıplarınızı esnettiğinizde gerçekleşir. 😊

4. Depresyon her zaman bağlam içinde gerçekleşir

Depresyon her zaman bir bağlamda ortaya çıkar. Modern dünyada çevremizi ustalıkla manipüle ediyoruz:

  • Dışarısı 40 dereceyken evimizi 20 dereceye soğutabiliyoruz.
  • Telefonlarımız sayesinde alışveriş yaparken podcast dinleyebiliyoruz.
  • Uçakta film izleyip kestirebiliyoruz.

Ancak çevremizi kontrol etme becerimiz nedeniyle, bu çevrelerin psikolojimiz üzerindeki etkisini gözden kaçırıyoruz.

Mesela yazı yazarken tıkandığınızda bir kahve dükkanına gitmek üretkenliğinizi artırabiliyor. Bu durumda odaklanma eksikliği mi sorundu, yoksa çalışma ortamınız mı verimsizdi? Aynı şekilde, yorgunken çocuklara sabrınızı kaybetmeniz muhtemel. Bu, içsel çevrenizin (vücut durumunuzun) etkisini gösterir.

Depresyon da Çevreye Bağlıdır

Depresyonu, nerede olursanız olun hep aynıymış gibi düşünmek yaygın bir hatadır. Ancak sosyal, fiziksel ve psikolojik bağlamların depresyonu etkilediği açık.

Bağlam Örnekleri:

  • Nörokimya: Alkol tüketmek ya da uzun süre antidepresan kullanmak depresyon deneyiminizi etkiler.
  • İş Ortamı: Stresli bir iş ortamı depresyonu şiddetlendirebilir, anlamlı bir iş ise olumlu bir etki yaratabilir.
  • Hava Durumu: Mevsimsel depresyon, güneş ışığına maruz kalma oranıyla doğrudan ilişkilidir.
  • Çocukluk Deneyimleri: Destekleyici bir çocukluk depresyona karşı koruyucuyken, travmatik bir geçmiş risk artırır.
  • Davranışsal Alışkanlıklar: Sağlıksız beslenme alışkanlıkları depresyonu tetikleyebilir, düzenli sosyal bağlantılar ise olumlu etki yaratır.
  • Düşünce Kalıpları: Sürekli kendini eleştiren düşünceler depresyonu kötüleştirir.
  • Değerler ve Amaç: Hayattaki anlam arayışı ve değerlerinizle uyumlu yaşamak depresyonu etkiler.

Depresyonunuzu Anlamak İçin Bağlamları Dikkatle İnceleyin

Depresyonun yalnızca serotonin seviyelerine, olumsuz düşüncelere ya da çocukluk travmalarına bağlı olduğunu düşünmek, çözüme ulaşmayı zorlaştırır. Gerçek şu ki, depresyon birçok farklı bağlamın birleşimidir.

Örneğin:

  • Kariyerinizde anlam eksikliği depresyonunuzun temel sebebiyse, sadece nörokimyanızla uğraşmak çözüm olmaz.
  • Eşinizle sağlıksız bir ilişki sürdürüyorsanız, çocukluk travmanızı analiz etmek yetersiz kalır.
  • Tiroid problemleriniz varsa, olumlu bir zihin yapısı geliştirmeye dair kitaplar okumak yeterli gelmez.

Sonuç olarak, depresyonunuzu anlamak ve çözmek için geniş bir perspektiften, yaşamınızdaki tüm bağlamları dikkate almak zorundasınız.

5. Depresyon Savaşılacak Bir Düşman Değil, Anlaşılması Gereken Bir Mesajdır.

Eğer depresyonla mücadele ediyorsanız ya da bir yakınınıza destek olmak istiyorsanız, kendinize şu soruyu sormak faydalı olabilir:

Bu depresyon ne iş görüyor?

Depresyonun bir görevi olduğunu düşünmek başta biraz garip gelebilir. Ama biraz daha düşünelim…

Ateş kötü bir şey midir?

Evet, ateşin vücudumuza verdiği rahatsızlık tartışmasız: Titreme, kas ağrıları, bitkinlik… Çok yüksek ateşin nadiren de olsa ciddi zararlar verebileceği de doğrudur. Ancak, ateşin amacı sizi hasta etmek değil; aksine, vücudunuzu savunmaya geçirerek mikroplarla savaşmasını sağlamaktır. Bir anlamda ateş, şifa bulmanıza yardımcı olmak için görevinin başında olan bir koruma mekanizmasıdır.

Depresyona da bu açıdan bakabiliriz:

Depresyon can acıtıcı olabilir ama ya bir şekilde size yardımcı olmaya çalışıyorsa?

Diğer duygusal zorluklarla ilgili birkaç örneğe bakalım:

  • Kaygı hissettiğinizde, vücudunuz sizi bir tehlikeye karşı uyarmaya çalışıyor olabilir. Hızlı atan kalp, terleme, kas gerilmesi gibi semptomlar, aslında adrenalin salınmasının etkileridir. Adrenalin, sizi tehlikeden korumak için vücudu harekete geçirir.
  • Suçluluk hissi, hatalarınızı fark etmenize ve gelecekte aynı hataları tekrarlamamanız için bir düşünme süreci yaratabilir.
  • Öfke, size bir haksızlık yapıldığında harekete geçmeniz için bir motivasyon sağlar.

Tabii ki bu duygular bazen yersiz olabilir. Ama bu, onların faydalı bir amaca hizmet ettikleri gerçeğini değiştirmez.

Aynı şeyi depresyon için de söyleyebiliriz.

Depresyonu bir düşman olarak görmeyi bırakın

Depresyonla savaşmak ya da ondan kaçmak içgüdüseldir. Ancak depresyonu düşman olarak gördükçe bu savaş daha zor ve yorucu bir hal alır:

“Bu depresyondan nefret ediyorum! Bu çok kötü bir şey!” diye düşünmek, beyninizi depresyonu kötü, tehlikeli ya da zayıflığın bir işareti olarak görmeye şaitler. Sonuçta, yeniden depresyona girdiğinizde bu hissin kendisinden de nefret etmeye başlayabilirsiniz. Bu durum, duygularınızın katlanarak artmasına neden olur.

Depresyonu bir düşman olarak görmek yerine, onun bir mesajcı olduğunu düşünmek nasıl olurdu? Çoğu zaman depresyon, bir şeylerin yolunda gitmediği ve değişim ihtiyacının olduğunu anlatmaya çalışan içsel bir sinyaldir.

Ramiz’in Hikayesi: Depresyonunu Dinlemeyi Öğrendi

Aşağıdaki anlatılanlar bir uzman arkadaşımın ağzından

Bir müşterim olan Ramiz (örnek bir isim), uzun yıllardır depresyonla mücadele ediyordu. Alışılagelmiş tedavi yöntemlerini denememize rağmen bir türlü anlamlı bir ilerleme kaydedemedik.

Kendisi bir radyolog olarak çalışıyordu, ancak işinden duyduğu memnuniyetsizlik çok büyüktü. Kariyer yolunu seçerken tıp alanının ona mutluluk getireceğine inanıyordu, ancak işteyken mutsuz ve tatminsiz hissettiğini görmezden geliyordu.

Ramiz’in hikayesi, depresyonun bazen bir işaret olduğunu anlatıyor: Kendinizi gerçekten neyin mutlu ettiğini anlamadan yaşamak, içsel bir huzursuzluk yaratabilir. Yazılım geliştirme tutkusunu keşfettikten sonra Ramiz, ufak adımlarla hayatında değişiklikler yapmaya başladı. Sonunda mesleğini değiştirip yazılım mühendisliğine geçerek kendini daha mutlu ve umutlu hissetti.

Depresyonun Mesajını Dinleyin

Depresyon bazen çok fazla stresin, derin bir ilişki eksikliğinin veya yaşam amacından uzaklaşmanın bir belirtisi olabilir. Depresyonla uzun süredir başa çıkamıyorsanız, şu soruyu sormak önemlidir:

Bu depresyon bana ne anlatmaya çalışıyor?

Tabii ki bazen bu cevap, duyulması zor veya korkutucu olabilir. Ancak cesaretle dinleyebilirseniz, gerçekten ihtiyacınız olan değişikliğı fark etme şansınız olur.


Depresyon hakkında sizin de fark ettiğiniz, öğrendiğiniz ya da bu yazıya eklemek istediğiniz farklı düşünceler var mı? Belki kendi deneyimlerinizi paylaşmak istersiniz. Yorumlarınızı aşağıya yazın, hep birlikte bu konuyu daha derinlemesine keşfedelim! Unutmayın, paylaşımlarınız başkalarına ilham ve güç verebilir. 😊

Daha Fazla Göster

benCahil

Çok araştırıyordum, çok soru sordular. Bende yazmaya karar verdim. Biri kız biri oğlan 2 çocuk babası mutlu bir adam. Mottomuz: Merak Et, Keşfet, Sorgula ve Bilgiyi Paylaş! Bildiğim Tek Şey Hiç Bir Şey Bilemediğimdir. Yazdığım hiç bir yazıyı gece rüyamda görmedim, vahiy inmedi, ben keşfetmedim, internet çöplüğünde birden fazla kaynağı derleyip yayınladım sadece.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün!